Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı 81 ilin valiliklerine Üniversitelerde Güvenlik ve Barınma Tedbirleri Genelgesi gönderdi. (https://www.icisleri.gov.tr/81-il-valiligine-universitelerde-guvenlik-ve-barinma-tedbirleri-genelgesi-gonderildi) Genelgenin içeriği tam da siyasi iktidarın politikalarına yakışır biçimde. Aynı zamanda genelgede “gençliğin sorunlarını” gerçekten çözmeye çalışıyorlarmış havası estirmişler. Oysa AKP’nin göz boyama hamlelerine inananlar çok eskide kaldı.
Genelgeyi okuyunca en çok dikkatimizi çeken cümle şu oluyor: “Genelge kapsamında terör örgütleri ile iltisaklı olduğu değerlendirilen öğrenci kulüpleri ve kadın platformları gibi illegal yapılanmaların üniversite içindeki yasa dışı faaliyetleri takip edilecek ve propaganda çalışmalarına dönebilecek faaliyetlerine izin verilmeyecek.” Tüm toplum biliyor ki, siyasi iktidar için onun gibi düşünmeyen toplumsal muhalefetin tümü engellenmelidir. Onlar gibi düşünmeyen tüm kesimleri “terörist” diyerek suçlu ilan ediyorlar. Bu açıdan bakıldığında bu cümlenin açılımı “üniversitelerde kimsenin kendi fikri etrafında örgütlenmesine, siyaset yapmasına izin vermeyeceğiz”. Boğaziçi direnişinin ortaya çıkışı, geçtiğimiz yıl barınma sorunundan dolayı gençlerin sokaklara dökülmesi, çeşitli üniversitelerde direnişlerin yaşanması siyasi iktidarı bu eğitim-öğretim yılına böyle bir genelgeyle başlamaya itti. Onlar da gençlerin yaşadıkları sorunların farkındalar. Gençliğin bu sorunların çözümü için kendi siyasetlerini ortaya koyma çabası içinde olduklarını görüyorlar. Böyle giderse gençlik mücadelesinin büyüyeceğini de tahmin ediyorlardır. Bu yüzden üniversitelerin açılmasına 1 ay kala böyle bir genelge yayınladılar. Tüm baskı aygıtlarıyla gençliğin öğrenci kulüpleriyle, kadın örgütleriyle buluşmasını engellemek istiyorlar. Tüm bu çabaya rağmen mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
Siyasi iktidar, kadınların fikirsel açıdan kendini yakın hissettiği kadın örgütleriyle buluşmasını engelleme çabası içerisine yeni girmedi. Belirli dönemlerde kadın örgütlerini hedef aldığı bilinen bir gerçek. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne açılan kapatma davası bunun bir örneği. Şimdi de kadın örgütlerinin üniversite içerisinde örgütlenmesinin önüne ket vurulmaya çalışılıyor. Üniversiteli kadınların Kadın Meclisleri içerisinde mücadele etmesini çeşitli dönemlerde, farklı farklı illerde engellemeye çalışmışlardı. Tokat’ta Gaziosmanpaşa Üniversitesi rektörlüğü, ilde Üniversite Kadın Meclisi kurduğumuz zaman bizleri hedef göstermişti. Tokat Kadın Meclisi’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesiyle ilgili yaptığı eylemde gözaltına alınan üyelerimizden KYK bursu ve kredisi kesilenler olmuştu. Bunun üzerine açtığımız davaların hepsini kazandık. Benzer şeyleri Ankara’dan ve birçok üniversiteden yaşayan üyelerimiz de oldu. Bursa Üniversite Kadın Meclisi’nden üyelerimiz Boğaziçi direnişiyle ilgili eylem yaptıkları esnada gözaltına alınmış, haklarında dava açılmıştı. Bu davadan da beraat kararı çıktı. Bu genelge öncesinde de örgütlenmemizi engellemeye çalışanlar, şimdi açıkça üniversiteliler üzerindeki baskı politikalarını arttıracaklarını ilan ettiler. Üniversitelerde örgütlenmemizi engellemeye çalışadursunlar, genç kadınlar Üniversite Kadın Meclisleri saflarında buluşmaya devam edecek.
Genelgede, bakanlıklar, valilikler ve diğer kurumların genelgenin içerisindekileri hayata geçirmek için koordineli biçimde çalışacakları söyleniyor. Geçtiğimiz hafta, Türkiye’de bir haftada 10 kadın cinayeti işlendi. Asıl bütünlüklü koordinasyon kadına yönelik şiddeti durdurmak için şarttır. Mücadele edenleri engellemek için değil.
Genelgenin asıl amacı yurt, apart, pansiyon vb. yerlerdeki fahiş fiyatlara izin verilmeyeceği şeklinde lanse ediliyor. Bu konuda yapacakları şeyleri sıralamışlar. Temmuz ayının başında KYK yurtlarına zam gelmişken, genelge içerisinde yazanlar hiç inandırıcı gelmiyor. Fahiş zamları denetleyeceklerini söyleyenler kendi yaptıkları zammı nasıl açıklayacaklar? Bu açıdan genelge içerisinde yazanlar ile siyasi iktidarın somut adımları birbiri ile uyuşmuyor. Zaten öyle bir amaçları da yok. Kadına yönelik şiddetle ilgili çeşitli dönemlerde genelgeler çıkarıp hiçbirini uygulamadıkları gibi.
KYK yurtlarında güvenliği arttıracaklarına dair genelge içerisinde bir dizi şey sıralamışlar. Okul döneminde kadın yurtlarına giren erkeklerle ve taciz olaylarıyla karşılaşmıştık. Bu açıdan KYK yurtlarında güvenliğin sağlanması gerektiği bir gerçek. Bildiğimiz bir diğer gerçek ise siyasi iktidarın “güvenlik” adı altında gençlerin özgürlüklerini kısıtlamaktan kaçınmayacağı. KYK yurtları giriş-çıkış saatleri olan ve kadınların içerisinde birçok sorun yaşadığı bir yer. Bu yıl yurt içerisinde giyilecek kıyafetlere bile karışılmıştı örneğin. Bu açıdan “güvenliğinizi sağlıyoruz” bahanesiyle özgürlüklerimizin kısıtlanmasına izin vermemeliyiz.
Bu genelge ile tekrar gördük ki siyasi iktidar, seçimler yaklaşırken baskıyı iyice arttırmak istiyor. Mücadele alanları genişlemesin, genç kuşaklar örgütlenmesin diye uğraşıyor. Kendileri de koltuklarının sallandığının farkında. Tüm bu ellerinin titremesi, etrafa saldırmaları bu yüzden. Bu genelge de bize gösteriyor ki dondurmaları eriyor, yere düştüğünde eğilip tekrar alamayacaklar.