Üniversitelerin yüz yüze eğitime geçmesine az bir zaman kala ev kiraları ve yurt fiyatları aşırı arttı. Üniversite öğrencilerinin barınma konusunda karşılaştıkları sorunlar böylece katmerlendi. Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada da “kampüste çadır” gündem olmuştu. Üniversite öğrencilerinin artan ev, yurt ve apart fiyatlarına tepki gösterdiğini gördük. En temel hak olan barınma öğrenciler için devlet tarafından ücretsiz sağlanmalıdır. Bunun aksine yurtlara zam yapıldığını, ev kiralarının ise denetlenmediğini görüyoruz.
Örneğin Samsun’da 2 yıl önce 2+1 dairenin fiyatı 800 lirayken şimdi 1600 lira. Kira fiyatları fazla olduğu kadar evlerin durumu da kötü. Son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan o görselleri hatırlarsınız. Küçük ve eski banyolar, işlevsiz mutfaklar, kötü ev eşyaları. “Nasıl olsa öğrenciler tutacak” diyerek böyle bir daireye binlerce liraya isteyenler var. “Nasıl olsa biri tutmazsa başka biri tutacak” mantığıyla dökülen evlerin kiraları lüks dairelerle yarışıyor. Mevcut serbest piyasa koşulları ev kiraları için de geçerli. Yani kira fiyatlarını ev sahipleri belirliyor. Elbette serbest piyasa koşullarının kendisi, birileri ev sahibi olabilirken, birilerinin olmadığı bir düzen başlı başına bir sorun. Ama burada sorunu daha da katmerleyen şey, bu fiyat artışlarını denetleyecek olan kamusal bir düzenleme de olmaması. İçinde kiracı oturan daireler için yıllık kira zammının üst sınırını devlet belirliyor. Yıllık kira zammı oranı, piyasa mallarının yıllık fiyat artış oranını geçemez diye bir kural var. Elbette bu üst sınır ne maaşlara, ne de burslara/kredilere yansıyan bir oran değil. Örneğin TÜFE oranı yüzde 15 ama gelirimiz yüzde 15 artmıyor. Gelelim daha beterine: Yeni kiralanacak boş evler için böyle bir üst sınır dahi belirlenmiş değil. Şu an karşımıza çıkan tablonun nedeni de bu. Pandemi nedeniyle üniversiteler 1 yılı aşkın zamandır kapalıydı. Öğrenciler olmayınca evler de boş kaldı. Şimdi üniversitelerin açılacak olması nedeniyle kiralar da uçtu. Adeta evlerin boş kaldığı ayların bedeli evi yeni kiralayacak olan öğrencilerden çıkarılmak istiyor. Devlet tarafından bir düzenleme getirilmediği sürece bu sorun devam edecek.
Üniversiteye giden bir öğrencinin şehirde barınması için elinde olan seçenekler belli. Önce üniversitelerin açılışı yaklaşırken Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı yurt başvuruları başlatılıyor. Bu yurtların fiyatları özel yurtlara göre daha uygun olduğu için öğrenciler tarafından daha çok tercih ediliyor. Öğrenci sayısının çok altında olan bu yurtlarda da KYK yurtlarına da her yıl zam yapılıyor. Devletin öğrencilere ücretsiz barınma hakkı sağlaması gerekir. Ancak devlet bunu yapmadığı gibi, her sene yurt ücretlerine zam yapmaktan da vazgeçmiyor. Emekçi çocuklarını bu durum oldukça fazla etkiliyor. İşçi maaşlarına yapılan zammın çok daha fazlası KYK yurtlarına yapılıyor.
Üstelik KYK yurtlarında kalmanın belli şartları da var. Sabah saat 06:00, gece ise saat 23:00 dışında yurda giriş çıkış yapılamıyor. Ayrıca yurtlarda diyanet tarafından atanan “manevi danışmanlar” bulunuyor. Gerici politikalar uygulanarak, öğrencilerin dini etkinliklere katılması için baskı yapılıyor. Öğrencilerin düşünce ve eylem özgürlüğü de kısıtlanıyor. Yeni yurt yönetmeliğinde eylem yapmak, afiş asmak ve örgütlenmek yurttan süresiz çıkarılma sebebi olarak sayılıyor. Hiçbir sözleşme anayasal hakları engelleyemez, anayasanın üzerinde kural belirleyemez. Ancak anayasayı hiçe sayan hukuk düzeni fiilen bu anayasal hakları suç sayıyor. Tüm bu kurallar öğrencilerin siyasal hayata katılmalarını engellemek için getiriliyor. Yurtlarda öğrencilerin en basitinden hijyenik koşullarda yaşaması için bile tek bir düzenleme yapmıyorlar. Düşünün ki buna itiraz etmek bile suç sayılabiliyor.
Yurt seçenekleri arasında özel ve vakıf yurtları da var. Bu yurtlarda karşılaşılan sorun yine aşırı artan fiyatlar. Bir yurt odasının fiyatı yıllık 16 bin lira, 54 bin olanı da var. Odalarda kalan kişi sayısına göre fiyatları değişiyor. Bu fiyatları çocuğunu başka bir şehirde okutan asgari ücretle geçinen bir ailenin ödemesi mümkün olmuyor. Bu nedenle özel yurtları emekçi çocukları tercih edemiyor. Barınma gibi temel bir hakkın, sınıfsal farkları gözetmeksizin her öğrenciye eşit sağlanması gerekir. Durumun tam tersi olduğunu ise özel yurtlar örneği ortaya koyuyor. Ayrıca giriş çıkış saat sınırlamasından, yaşam tarzına yönelik baskılara kadar öğrencilerin pek çok sorunla karşılaştığı özel yurtlar da var. Yurtlar farklı olsa da, öğrencilerin yaşam şekline karışılması ve özgürlüklerinin kısıtlanması hali değişmiyor.
Üniversiteye geçiş öğrencilerin istedikleri gibi hayatlarını yaşamaları için bir fırsat. Aile baskısından uzak, özgürlükleri kısıtlanmadan bir yaşam sürmek mümkün. Bu düşüncelerle üniversiteye başlayan öğrencileri barınma konusunda karşılarına çıkan sorunlar bekliyor. Öğrencinin hayatını da cebini de önemsemeyenler kendi kârını düşünüyor.
Üniversite öğrencileri kendilerine yeni bir hayat kurarken elbette iyi şartlarda yaşayacaklar. Öncelikle devlet, öğrencilere ücretsiz barınma hakkı sağlamalıdır. Yurtlarda kısıtlama olmamalı, öğrencilerin özgürlüklerine karışılmamalıdır. Ev ve apart kiraları için denetim mekanizmaları olmalıdır. Öğrencilerin eşit ve iyi şartlarda, özgürlükleri elinden alınmadan yaşam sürmeleri barınma hakkı konusunda üretilen politikalara bağlıdır. Öğrencilerin Kettle'da makarna pişirme fotoğrafları Twitter’da espri konusundan ibaret değil. Eğitim parasız olduğu yalanının açık ispatıdır. Parasız ve eşit bir eğitim ise evrensel bir haktır. Fiilen ortadan kaldıranlara karşı mücadele şarttır.