Gericilerin Karşısında Liseli Kadınlar

Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından saçı bahane edilerek öldürülmesinin ardından İran halkı, baskıcı ve gerici molla rejimini devirmek için sokaklara döküldü. Mahsa’nın ölümünün üzerinden 1,5 aya yakın zaman geçti ama halk bir gün bile sokakları ve mücadele alanlarını terk etmedi. İranlı kadınlar baskıcı rejimin görmeye dayanamadığı saçlarını birer özgürlük bayrağına dönüştürdüler. İran’ın her köşesinde dalgalandırdıkları özgürlük bayrağını biz de Türkiye’de ve Dünya’nın dört bir yanında dalgalandırmaya devam edeceğiz.

Başörtü zorunluluğuna karşı başlayan protestolar; çok kısa sürede rejimin yıkılması, laik ve özgür bir İran’ın var olması için bir mücadeleye dönüştü. Başta kadınlar olmak üzere tüm İran halkı, baskıcı rejimin onlara dayattığı hayatı artık yaşamak istemediklerini sokaklarda haykırıyor, özgürce yaşamak için direniyor. En başından beri protestolarda hep en önde gördüğümüz genç kadınlar da eğitim-öğretim yılının başlamasıyla mücadelelerini okullarına taşıdı.

Yalnızca İran’da değil Dünya’nın dört bir yanında gençler örgütleniyor, en önde mücadele ediyor. Baskıcı siyasi iktidarlar her yerde güç kaybediyor. Hükümetler; gençlere özgürlüklerinin kısıtlandığı, iş ve geçim kaygısıyla yaşadıkları bir gelecek sunuyor. Kurulmuş düzen hep böyle gider diyenlere karşı, gençler onlara vaad edilen bu geleceksizliği kabul etmiyor.

“Bu artık protesto değil, bir devrimin başlangıcıdır.”

İranlı liseli kadınlar okulların açıldığı 3 Ekim gününden bu yana onlarca okulda rejim karşıtı protestolar düzenledi. Molla rejimi ise okulların açıldığı daha ilk günden liseli kadınların mücadele etmesini engellemek için önlemini alıp İran’daki birçok liseye milli eğitim müfettişleri yolladı. Yine dini kullanarak genç kadınları susturabileceğini ve özgürlük mücadelesinden vazgeçtirebileceğini düşünen rejim müfettişleri, o gün okullarda hiç beklemedikleri bir manzarayla karşılaştılar. Onlarca genç kadın; okullarının bahçelerinde, yemekhanelerinde, sınıflarında müfettişleri başörtülerini ellerinde sallayarak karşıladılar. Yıllardır kadınları ve LGBTİQ+'ları ezen, sömüren rejimin müfettişlerini; “İran’ı geri alacağız.”, “Molla defol!” sloganlarıyla okullarından zorla dışarı çıkardılar.

Günlerdir yılmadan okullarında molla rejimine karşı mücadele eden liseli kadınlar; okul çıkışında da hep beraber sokaklarda dans ediyor, marşlar söyleyerek protestolara katılıyor. Liseli kadınların bu mücadelesini öğretmenleri de destekliyor. İranlı öğretmenlerin oluşturduğu bir grup, rejimin öldürdüğü liseli öğrencileri anmak için yas ilan etti ve diğer öğretmenleri oturma eylemine davet etti. Protestolara katılan liseli öğrencilerin kaybolmasıyla ilgili, öğrencileri psikolojik rehabilitasyon kamplarına gönderdiklerini söyleyen Milli Eğitim Bakanı'na da istifa çağrısında bulundular.

İranlı liseli kadınlar direnişlerine protesto demeyi ise bıraktılar. Onlar, sokaklarda “Bu artık protesto değil, bir devrimin başlangıcıdır.” sloganlarıyla bağırıyorlar. İranlı kadınların mücadelesi bizlere ve tüm Dünya’ya kadın hareketinin ve örgütlü mücadelenin önemini bir kez daha gösterdi. Bugün geldiğimiz noktada, İran’ın onlarca yıldır kadınların ve LGBTİQ+'ların üzerine korku salan ahlak polisinin çok önemli bir görevi var: Lise sınıflarının duvarlarından Hamaney’in fotoğraflarını indirmek. Çünkü liseli kadınlar, Hamaney’in fotoğraflarını tek tek duvarlardan indirip yerine “Kadın! Yaşam! Özgürlük!” yazılı pankartlarla sınıflarını donatıyor. Tıpkı bir gün Hamaney’in kendisini de koltuğundan indirip laik ve özgür bir yaşamı kazanacakları gibi.