LGBTİQ+ Meclisleri’nin açıklamasını paylaşıyoruz:
Afganistan’da, emperyalist ABD'nin ülkeyi terk edişi, yıllarca beslediği Taliban’ın ülkeyi yeniden ele geçirmesiyle sonuçlandı. Tüm dünyanın gözleri önünde, Taliban zulmünden kaçmaya çalışan insanlar uçaklardan düşüp yaşamını yitiriyor. Kadınlar, 20 yıl önce karşı karşıya kaldıkları idam, recm, kırbaç cezalarını dün gibi hatırlıyor ve temel eğitim, çalışma, hatta evden dışarıya adım atma haklarının dahi ellerinden alınabileceğini anlatıyor. LGBTİQ+'lar ise, cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliği ortaya çıkar çıkmaz öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya.
Tüm bunlar yaşanırken Taliban liderleri, yeni rejime bir meşruiyet alanı yaratabilmek için eskisi gibi olmadıklarını, kadınların tek başına dışarı çıkabileceğini, çalışmaya devam edebileceğini anlatarak kendilerini dünyaya şirin göstermeye çabalıyor. Elbette bu çaba, daha üstünden birkaç gün geçmeden çizilen “ama” lar çerçevesiyle kadınların yaşamına dair kararların ulemaların ve şeriat hukukunun eline bırakılacağını, LGBTİQ+’ların ve Taliban’ın çizdiği sınırlar dışına çıkanların infazlarla karşı karşıya kalacağını gizleyemiyor.
Türkiye’deki siyasal iktidar ise, Taliban’ın yeniden yarattığı karanlıkta, kendisi için fırsatlar görerek “Taliban’la aslında benziyoruz, anlaşabiliriz.” mesajları verip bu trende kendine ön sıralardan yer kapmaya çalışıyor. AKP bulduğu her fırsatta gerici fikirlerini hayata geçirebilmek için şansını yokluyor. Aslında “Biz Taliban’a benziyoruz” açıklamaları, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme hamlesi, birkaç üniversitede Hipokrat Yemini’nden cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerinin çıkarılması, Cübbeli Ahmet gibi karikatürize figürlerin Ebrar Karakurt’a yönelik homofobik saldırıları da bu gerici ve laiklik düşmanı hayallerin farklı tezahürlerinden ibaret. Bu hayallerin kritik bir tezahürü de, Adalet Bakanlığı’nın Kabe soruşturması kapsamında yapılan tutuklamalara ilişkin Anayasa Mahkemesi'ne verdiği cevapta, eşcinselliğin İslam'a göre haram olduğunu belirterek tutuklamaların kanuna uygun olduğunu savunmasıydı.
Tüm bu saldırıların arkasında duran gerici dünya görüşü, siyasal iktidarın laikliğin sınırlarını delmeye yönelik kirli heyecanını açığa vuruyor. Ancak Türkiye toplumunun günlük hayatına böylesine yerleşmiş olan laiklik kavramını söküp atmak; kadınların, LGBTİQ+’ların ve geniş toplumsal kesimlerin kazanılmış haklarını geriye götürmek AKP’nin sandığı kadar kolay değil. Bu yüzden açıktan attıkları her adımda, laiklik için bugüne kadar verilmiş olan mücadelelerin biriktirdiği bir dirençle karşı karşıya kalıyorlar.
Laiklik mücadelesinin kazanımlarını bir kalemde silmeyi hayal eden siyasal iktidar, ne zaman bu amacına karşı bir dirençle karşı karşıya kalsa, ne zaman toplumsal tepkiler büyüse LGBTIQ+’ları hedef göstererek işin içinden çıkmaya kalkışıyor.
Tam da bu sebeple LGBTİQ+ mücadelesi, son günlerde belki de daha önce hiç olmadığı kadar Türkiye siyasetinin göbeğine oturuyor. Üstelik siyasal iktidarın hesap edemediği bir nokta var: Bu ülkede bir tutuklama gerekçesini "eşcinsellik İslam'da haram" diye açıklamaya cesaret edecek bir Adalet Bakanlığı varsa, yukarıda saydığımız tüm bu bağlantıları analiz edebilen, politik tutum alabilen LGBTİQ+’lar da var. Hem de arkasında laik hukuk devletinin tüm kazanımlarını savunacak koca bir toplumla birlikte var. Bizi yok sayarak, hedef göstererek kafalarındaki karanlığa toplumu ikna edebileceklerini sananların karşısında, Taliban’a benzemenin ne anlama geldiğini bilenler var. Tam beş yıl önce önce Hande Kader’i yakarak öldüren aynı karanlığa duyduğumuz öfke var.
İktidar istediği kadar o karanlığı “toplum ve aile yapısını korumak” masalının arkasına gizleyerek kendini yeniden tahkim etmeye çalışsın, bu ülkedeki LGBTİQ+’lar masalın ardındaki gerçeği görüyor ve o masala karşı açıktan, meydanlarda “Heteronormatif aile yapısını yıkacağız” deme cesareti gösteriyor.
Ne Türkiye’de, ne Afganistan’da, ne de dünyada hiç kimsenin cinsel yöneliminden, cinsiyet kimliğinden dolayı eşitsizliklere maruz bırakılmadığı bir dünya için mücadele ediyoruz. Laikliğin kazanımlarını korumak için, hayatlarımız ve karar verme özgürlüklerimiz için mücadele ediyoruz. Akılcı, politik ve sürekli bir mücadeleyi var gücüyle yürütmek isteyenler olarak, LGBTİQ+ Meclisleri’nde bir araya gelip bu yola çoktan çıktık bile.
Bu mücadelenin öznesi olmak isteyen her bir arkadaşımızın vereceği bir omuz, ifade edeceği her bir fikir kıymet biçilemez önemde. İşte bu yüzden, LGBTİQ+ arkadaşlarımızı meclislerimize katılmaya ve bu karanlığa karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.