LGBTİQ+'lara Yönelik Yasakları Aşacağız

İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmasının karşısında Kadın Meclisleri “Anayasadan, Yasadan, Sözleşmeden Vazgeçmiyoruz” diyerek pek çok ilde olduğu gibi İstanbul’da da eylemdeydi. 4 Temmuz’da Kadıköy’de yapılan eylemde anayasaya aykırı, hukuksuz fesih kararına karşı mücadelenin süreceği vurgulandı. Ablukaya rağmen yürüyüşle sonlandırılan eyleme katılan LGBTİQ+ Meclisleri de yasaklara karşı meydanlarda olacağını ifade etti. LGBTİQ+ Meclisleri adına yapılan konuşmayı yayınlıyoruz:

“Bir süredir gökkuşağı bayraklarımızı meydanlarda yasaklamaya çalışıyorlar. Okullarda olduğumuz gibi, evlerde olduğumuz gibi, işyerlerinde, Meclis’te olduğumuz gibi meydanlarda da varız. LGBTİQ+ların buluşmasını, örgütlenmesini, mücadele etmesini engelleyebilirler mi? Engelleyemezler.

Ne zaman zorda kalsalar, ne zaman oyları azalsa, ne zaman toplumsal tepkiler büyüse bizi hedef gösteriyorlar.

Boğaziçi'ndeki öğrenci hareketinden korkup arkadaşlarımızı gökkuşağı taşıyorlar diye hukuksuzca gözaltına alıyor, yargılıyorlar. Hala daha bu hukuksuz, anayasaya tümüyle aykırı dava sürüyor.

Bakanlar ne zaman hata yapsa iki gün sonra çıkıp bir yerlerde bize sapkın diyor.

İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca, Anayasaya aykırı bi şekilde çıkmaya çalışıyorlar, kadınların tepkisini görünce hemen yandaşları çıkıyor “Biz bunu içinde LBGT’ler var diye kaldırdık” diyor. Şiddeti engellemek üzere oluşturulmuş bir sözleşmeyi kaldırdık çünkü LGBT’leri de kapsıyor diyorlar.

Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Bunun anlamı LGBTİQ+’lar şiddet de görse, öldürülse de bizim umrumuzda değil. Gerçekten söylemek istedikleri şey bu. Hayatımız üzerinden prim elde etmeye çalışıyorlar. Toplumsal cinsiyet yazıyor diye İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyorlar.

Evet İstanbul Sözleşmesi kadınları da, çocukları da, LGBTİQ+ları da koruyan bir sözleşmedir. Biz sadece kendimiz için mücadele etmiyoruz. Toplumun hiçbir kesiminin şiddete uğramadığı, herkesin eşit ve özgür olduğu bir dünyayı kurana kadar, dünya üzerindeki tüm eşitsizlikleri kaldırana kadar mücadeleye devam edeceğiz.

Onur yürüyüşünde Taksim’de yürümemizi engellemek için ne kadar çok polis vardı değil mi? Bahaneleri ne? Provokasyon olabilirmiş. Yürüyüşte bize şiddet uygulanabilirmiş provokatörler tarafından. O yürüyüşte bize saldıran İstanbul halkı değildi. Polis bize saldırdı. Şiddet uygulayanları değil, yürümemizi engellemeye çalıştılar. Geçen sene de pandemiydi bahaneleri. Ama gördük hepimiz, konu İsrail olunca, konu kendi kongreleri olunca lebaleb toplanabiliyorlar. Yasakları sadece bize. Onlarca arkadaşımız gözaltına alındı Onur Yürüyüşünde. Ama trans bir kadın, eşcinsel bir erkek şiddete uğradığı için polise gidince gözlerini yumuyorlar. LGBTİQ+'lara yönelik şiddet, şiddet değilmiş gibi.

Çok az zaman kaldı 19 Ağustos’a. Bundan 1 ay sonra Hande Kader’in öldürülmesinin üzerinden 5 yıl geçmiş olacak. Tam 5 yıl. Yakılarak öldürüldü arkadaşımız, hala faili bulunmadı.

Biz biliyoruz ki kimsenin cinsel yöneliminden, cinsiyet kimliğinden dolayı eşitsizliklere maruz bırakılmadığı bir dünya mümkün. Mücadelemiz her gün büyüyor, her gün güçleniyoruz her gün daha fazla örgütleniyoruz.

LGBTİQ+’lara yönelik bu sistematik şiddeti gökkuşaklarımızı yasaklayanlar, bizi hedef gösterenler oluşturuyor. Heteronormatif aile yapılarını yıkacağız diye bizden çok korkuyorlar. Ama bu sistemi yıkacağız. Heteronormatif aile yapısını yıkacağız. Bize yönelik tüm yasakları aşacağız, eşitliği ve özgürlüğü kazanacağız. Ve asla yalnız yürümeyeceğiz.”