Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri’nin açıklamasını paylaşıyoruz:
Afganistan’da nesiller boyunca savaş yaşandı. Emperyalistler her fırsatta o topraklarda türlü bahanelerle işgali zorladı. Hatta birçok güç “Kadınları kurtarıyoruz.” diyerek bunu sürdürdü. Orada yaşayanların kendi geleceklerini belirleme hakları ellerinden alındı. Tüm bunlara rağmen kadınlar hakları için mücadele etti. Kadınlar zorlu koşullarda çok sınırlı olsa da eğitimde, çalışma yaşamında ve toplumsal hayatta yer almak için çeşitli kazanımlar elde etti. Şimdi ise Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirmesiyle tüm kazanımlar yerle bir oldu. Afganistan’daki kadınların dediği gibi, orası artık kadınlar için cehennem.
Taliban, dünyaya “Kadın haklarına saygı göstereceğiz” derken şeriata göre diye ekleyerek aslında hiçbir şeyin değişmediğini anlattı. Taliban “Ilımlı olacağız.” diye açıklamalar yaparken kentin duvarlarından kadınların yüzleri siliniyor, sokakta burka giymeyen kadınlar öldürülüyor, kadın öğrenciler yurtlarında kalamıyor, kadınlar işyerlerine gidemiyor. Taliban’ın eline düşmemek için, kadınların çatılardan atladığı haberlerini hala okuyoruz. ‘Taliban’ın şeriat kanunları altında yaşamak istemiyoruz’ diyen kadınlar, bizlere laikliğin hayati önemini gösteriyor. Tüm bu yaşananlara sebep olan ülkelerin birer birer Taliban’ı “tanıma” sırasına girdiğini de biliyoruz. Kendilerini yalnız bırakılmış hisseden tüm kadınlara bu topraklardan yalnız olmadıklarını söylüyoruz.
Afganistan’da bunlar yaşanırken, Türkiye Cumhurbaşkanı Taliban ile “yakınız, görüşebiliriz” diyor. Kadınların, LGBTİQ+’ların, eşit ve özgür yaşamasını sağlayacak olan İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çeken Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerine şaşırmıyoruz. Anayasa’nın hiçe sayılması ile yasaların uygulanmaması ile rejimin kendisinin tehdit altında olduğunu anlattık. Her gün toplumun farklı kesimlerine yönelik yaşam tarzına müdahaleler gerçekleşmeye devam ediyor ve bu en çok da kadınları ve LGBTİQ+’ları etkiliyor. Cumhurbaşkanı’nın Taliban’a “yakınız” demesi aslında gidişatın nereye doğru olduğunun ipuçlarını veriyor. Bizlerin ne Taliban’la ne de onun anlayışıyla hiçbir yakınlığımız yok.
Afganistanlı kadınlarla kaderimiz bir. Orada yaşananlar bize çok uzak değil. Aynı erkek egemenliğinin, aynı yobazlığın, aynı sömürünün, aynı zulmün farklı boyutları karşısında direniyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca imzanın geri çekilmesinin ardından Medeni Kanun, 6284, boşanma hakkı, nafaka hakkı gibi mücadele ederek kazandığımız birçok hakkımız yine bir gecede ortadan kalkabilir. Bu yüzden Afganistan’da kadınların ve LGBTİQ+’ların yaşadıkları her şey bizleri doğrudan ilgilendiriyor.
Afganistan’dan göç etmek zorunda kalan binlerce insanın yollarda zorluklarla karşılaştığını, birçok kapının yüzlerine kapandığını görüyoruz. Gidebildikleri ülkelerde ise asgari yaşam koşullarının bile sağlanmaması ile karşı karşıya kalıyorlar. Afganistan’dan çıkamamış, yaşamı tehdit altında olan kadınlar için bütün ülkeler İstanbul Sözleşmesi’nin “göç ve iltica” maddesi gereği toplumsal cinsiyet temelli sığınma taleplerini karşılamalıdır. Bizler bu topraklarda da mücadele edenler olarak, Afganistan’daki Taliban rejimine karşı kadınların, LGBTİQ+’ların, eşit özgür yaşamak isteyen halkların yanındayız. Afganistan’da namluların önünde dahi hala direnen, en başta eylem yapan kadınların pes etmeyişlerinde umudun olduğunu görüyoruz.
Bizler eşitlikçi feminizmi var edecek, dünyanın tüm kadınlarının eşit ve özgür yaşaması için mücadeleyi sürdüreceğiz ve bu mücadeleyi ortaklaştıracağız.
Ortak mücadelemizle, kadınlara karanlığı reva gören Taliban ve destekçileri yeryüzünden silinecek, kadınlar laiklikle yaşayacak.