Yılın 365 günü tüm kararlılığımızla mücadele etsek de bizler için de gelmesini beklediğimiz, tarih yaklaşınca heyecanlandığımız günler var. İşte o günlerden biri geliyor, 25 Kasım… Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak evrensel kabul görmüş 25 Kasım, kadın kurtuluş mücadelesi yürüten bizlerin önemli günlerinden biri. Her gün kadına yönelik şiddeti durdurma mücadelesi yürütüyoruz. 25 Kasım için yapacağımız eylemler de bütün yılların deneyimini meydanlarda söyleme günü.
Bugüne kadarki 25 Kasım’larda bir fikir etrafında bir araya gelmiş bizler örgütlü gücümüzle hiç beklenmeyen illerde eylemler yaptık. Meydanlar bizim sloganlarımızla çok sallandı, alışık bizim sloganlarımıza. Bu yılki 25 Kasım ise farklı anlamları içinde barındırıyor. Her gün haklarımızın tartışmaya açıldığı, baskıların arttığı bir atmosferde seçime gidiyoruz. Ve seçimden önceki son 25 Kasım’ı karşılıyoruz.
Siyasi iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı geri çektiği günden beri ülkeyi hukuksuzlarla yönetmeye devam ediyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğimize açılan kapatma davası, Gezi’yi hukuksuzca yargılamaya kalkmaları… Bu konuya verilebilecek örnekler. Aynı zamanda çeşitli kazanılmış haklarımıza dönük saldırılar da söz konusu. Özgürlüklerimizin keyfi yasaklarla gasp edilmeye çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Hükümet anayasa değişiklik önerileriyle toplumu onların istediği gibi yaşayacak şekilde dizayn etmeye çalışıyor. Tüm bunlar olurken 6284 uygulanmadığı için her gün “uzaklaştırma kararı” olmasına rağmen öldürülen kadınların haberini alıyoruz. Anti-demokratik uygulamalar için gaza basan siyasi iktidar kadınları yaşatmak için hiçbir şey yapmıyor. Kadına yönelik şiddeti durdurmak için yaptıkları şey frene basmayı geçti, aracı sağa park edip içinden indiler. Tüm bu yaptıklarının Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir karşılığı olacak elbette. Öldürülen, özgürce yaşayamayan, ekonomik sıkıntılarla boğazına kadar soruna batan kadınlar seçimlerde tarafını da belli edecektir. Şimdi de seçimden önceki son Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nü karşılıyoruz. Meydanlara tarafımızı, kararlılığımızı belli etmenin zamanı.
Ekonomik krizin geldiği aşama, siyasi iktidarın baskıları bir umutsuzluk ortamı yaratabiliyor. Bu umutsuzluğu yıkmak, kara bulutları dağıtmak bizlere düşüyor. Bugüne kadar yürüttüğümüz her çalışmayla topluma kadın cinayetlerinin durdurulabilir olduğunu anlattık. Kadınların eşit ve özgür yaşadığı bir dünyanın nasıl kurulacağına işaret ettik. Buna ikna olan milyonların olduğunu biliyoruz. Bu yüzden her hareketimizle umudu yeniden canlandıralım. Örgütlü mücadeleyi savunanlar umudu da canlı tutarlar.
Tüm haklarımıza açıktan bir saldırı gerçeği olabilir. Bizim de aklımız, deneyimimiz, kararlılığımız var. Bu yılkı Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü'nde yıldızlı feminalı bayraklarımızı göklerde dalgalandıralım. Meydanları umudu yeniden yeşertecek, yüzlerde gülümseme olacak şekilde dolduralım. “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” sloganımız bu dönem de ezilenler için daha anlamlı. “Nasıl yaşayacağız?” sorusunun cevabı daha gür bir biçimde “eşit ve özgür” yanıtıyla buluşsun. Bizim gibi düşünen herkesi eylemlerimize getirmek, mücadelenin parçası yapmak sorumluluğumuzdur. Coşkulu 25 Kasım eylemleri bizleri bekliyor. Meydanlarda buluşalım…