1 Haziran 2022 Çarşamba günü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne açılan kapatma davasının ilk duruşması Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Birçok farklı ilden üyeler, gönüllüler uzak, yakın demeden yollara düştüler derneklerine sahip çıkmak için. Bu yazı bu çıkılan yollarla ilgili…
Otobüsler ayarlandı, listeler hazırlandı. Kimi yola çıkabilecek durumdaydı, hazırlanmaya başladı. Kimi çıkamayacak durumdaydı “Gelemiyorum ama kalbim sizinle.” deyip yolculadı arkadaşlarını.
İşinden izin alanlar, çocukları babasına bırakanlar, işten son dakika koşa koşa gelip yetişenlerle yollara çıkıldı. Yolda hep beraber yeriz diye pasta, poğaça yaptı birileri. Yolculuklar yapıldı. Günlerdir Çağlayan Adliyesi’ne çağrı yapanlar bugün Adliye önünde toplanıyorlardı. İllerden gelenler, üyeler, aileler, gönüllüler, kurumlar… Yavaş yavaş doldurmaya başlamıştı adliye önünü. Her gelen kitle coşkuyla geliyor, alandakiler tarafından sevinçle karşılanıyordu. Endişesiz kararlı bir coşku.
İlk defa bizlerle bir araya gelen bir arkadaşımızın oradaki gözlemi şöyleydi: “Adliyenin önündeki kalabalığa doğru gittiğimizde herkes büyük bir coşkuyla sarıldı. Bekleyenler gelenleri sevinçle karşıladı. Çok sonra anladım ki bu kadınların çoğu birbirini ilk defa yüz yüze görüyor.” Buradaki farkındalıktan gelen bir sevgi aslında. Ne için ve neye karşı mücadele ettiğinin bilincinde olup, bu mücadelenin ancak örgütlü bir şekilde kazanılacağını bilme farkındalığı. İşte o zaman ortaya çıkıyor Adana’da olup, İstanbul’da seninle aynı mücadeleyi veren arkadaşını yıllardır tanıyormuşçasına sevdiren farkındalık. İzmir’de meydanda “Kadın Cinayetlerini Durduracağız!” dediğinde bir kadın, Çorum’dan “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” yankısının gelmesi… Bitlis’te bir kadın cinayeti davası için adliyeye gidildiğinde Antalya’da olan bir arkadaşın da aslında orada olmuş olması… Bunlar örgütlü mücadelenin sonucu ve ardından gelen coşkulu bir örgütlülük bilinci. Zaten bu bilinç değil mi diktaları korkutan? Hukuksuz, mesnetsiz iddialarla kapatma davası açtıran, bu örgütlülüğe duyulan korku değil mi?
Çağlayan Adliyesi önünde toplanıldı. İlk defa bizimle bir eylemde buluşmuş olan bir arkadaş kalabalığı “Enteresan bir kitleydi. Herkes vardı, herkes. Her yaştan, her kesimden, her görüşten, her duruştan insanlar derneklerine sahip çıkmaya gelmiş. Mücadelesini savunuyordu.” diye yorumladı daha sonra. Sırayla sözler alındı, konuşmalar yapıldı. Bu süreçte bir ilden gelen arkadaşımızın şöyle bir gözlemi olmuş: “Kimsede ne endişe, ne hüzün, ne yıkılmışlık vardı. Öyle nerede durduğunu bilen, dik ve güçlü bir ifade vardı ki herkeste. ‘Acaba kapatma davası değil de başka bir eylemde miyiz?’ diye düşündüm bir an.”. Üyeler, aileler, gönüllüler, destekçiler ve kurumlar bu derneğin neler yaptıklarının farkında olarak oradaydılar. Kadınlar, aileler adalet ararken adliye adliye yanlarında olan bu kadınları tanıyorlardı. Ne yaptıklarını biliyorlardı. Sahip çıkıyorlardı. “Siz benim evlatlarıma ahlaksız diyemezsiniz!” diyerek sahip çıkıyordu Yağmur Önüt’ün annesi. Herkes neden bu alanda olduğunun farkındaydı. Bir arkadaşımızın sonradan aktarımı şöyle: “Alana giderken ve alandayken dik, kararlı coşkulu idim. ‘Biz kadınlar için, eşitlik için, aileler için mücadele ediyoruz. Tabi ki güçlü olacağız’ diye düşünüyorum. Aileler konuşmaya başlayınca neden güçlü olmamız gerektiğini ve mücadelenin bitmeyeceğini öyle iyi anladım ki. Yağmur’un annesinin ‘Ne istiyorsunuz? Bayramlarda beni kimse aramasın mı?’ demesi herkesin etkilendiği bir an oldu."
Duruşma başladığında alandaki herkes Çağlayan Adliyesi’nin koridorlarını doldurdu. Daha önce Türkiye’nin dört bir tarafında adliye adliye gezmiş bu kadınlar şimdi tek bir adliyede koridorlarca bekliyorlardı. “Sen hangi ilden geldin?” sorusu aslında “Sen hangi ilin adliye koridorlarını arşınladın?” demekti burada. Duruşma süresi boyunca adliye koridorlarında, önünde, yanında içeriden gelecek haberler beklendi. Endişesiz, kararlı bir bekleyiş. Duruşma sonunda salondan çıkanları adliye önünde yine büyük bir kalabalık bekliyordu. Sloganlarla karşıladılar. Çıkanların yüzünde, beklediğiyle karşılaşmanın verdiği tanıdık bir ifade. Özetle: Ailelerin ve baroların müdahilliği kabul edilmedi ve hakimin “iki saat laf dinlemekten başı şişti” (kendi ifadesiyle). Aslında alışkın olunan bir durum bu. Hukuk gemisini siyasi bataklıkta yüzdürmeye çabalamak. Zor, ama imkansız değil. Takip ettiğimiz tüm davalarda yaptık/yapıyoruz biz bunu. Ancak bu sefer illerde dava dava yüzdürdüğümüz adalet gemilerinin hepsini barındıran filoyu batırmak niyetleri. Alanda da gördük/gördüler. Çok kalabalığız, küreklere sağlam asıldık. Bu filoyu batıramayacak, mücadeleyi durduramayacak, derneğimizi kapatamayacaksınız.
Salondan çıkanlar ile dışarıda bekleyenler bir kere daha sözleştiler. Kararlılıklarını dile getirdiler. Çağlayan Adliyesi'nin camları son bir kez daha bu kararlılıkla sarsıldı: “Kadın Cinayetlerini Durduracağız” ve “Asla yalnız yürümeyeceksin”.