Sağlık Çalışanlarının Yaşam Mücadelesi

Geçtiğimiz günlerde Konya Şehir Hastanesi’nde görev yapan Dr. Ekrem Karakaya, Hacı Mehmet Akçay tarafından görevinin başındayken öldürüldü. Olaydan aylar önce fail Hacı Mehmet Akçay’ın Ekrem Karakaya’yı takıntı haline getirdiği biliniyordu. Ayrıca tanık beyanlarına göre fail, annesinin cenazesi sırasında da Ekrem Karakaya’yı öldüreceğini defalarca dile getirmiş. Olayın gerçekleştiği gün de iş yerinden sağlık sorunu nedeniyle izin alıp, taşıdığı silahla birlikte elini kolunu sallayarak hastaneye girmiş.

Katil Hacı Mehmet Akçay başka bir hastanede güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Silahı ruhsatlı ve taşımak için izni var. Yani bu izne sahip biri açık açık ve sürekli olarak bir doktoru öldürme planını dile getirmiş.

Yaşanan bu olayın ardından Türk Tabipler Birliği, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete karşı 7-8 Temmuz tarihlerinde grevde olacaklarını duyurdu. Hastanelerde işi bırakan ve sokağa dökülen sağlık çalışanlarını polis biber gazıyla saldırarak engellemeye çalıştı. Yetkililerin şiddeti uygulayanı değil, şiddete karşı duranı durdurmaya çalışması ilk değil. Eylemlerin durdurulmaya çalışılması yetmezmiş gibi, sağlıkçıların bunu hak ettiğini söyleyenler de var. Tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi ‘mağdur suçlayıcılık’ yapan bir zihniyet hakim. Öyle ki, Türk Tabipler Birliği’nin kapatılmasını söyleyen siyasetçiler, sağlık çalışanlarının yaptığı grevin tahrik olduğunu söyleyen camii hocaları, sağlıkçılar için ‘giderlerse gitsinler’ diyen bir cumhurbaşkanı var.

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet yıllardır gündemde olan bir konu olsa da son zamanlarda iktidarın bu konudaki tutumu ve gerekli önlemleri almaması sağlık çalışanlarını bezdirmiş durumda. Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası’nın raporladığı verilere göre Türkiye’de 2021 yılında sağlık çalışanlarına yönelik 364 saldırı gerçekleşti ve 316 sağlık çalışanı şiddete maruz kaldı. Bu saldırıların hukuki yaptırımları ise hiç iç açıcı değil. Saldırganların %37’si gözaltına alınıp bırakılırken, %34’ü için işlem dahi başlatılmamış.

Ayrıca tüm bu verilerin yanında sağlık çalışanlarının gördükleri şiddet yüzünden Türkiye’de işlerini bırakmalarına aylardır şahit oluyoruz. Ancak devlet yetkilileri bunu da çarpıtıyor ve doktorların istifa ederek başka ülkeye gitmesini ‘vatan hainliği’ olarak yansıtıyor. Ayrıca devlet hastanelerinde çalışanların azalmasının halkı mağdur ettiğini de öne sürüyor. Sağlıkçıların 2 günlüğüne grev amaçlı işi bırakması bile toplum için bir tehditmiş gibi empoze edilmeye çalışılıyor. Yaşayabilmek için mücadele edenler suçlanıyor.

Kimse iş güvenliği olmadan çalışmak istemez. Yetkililerin silahlanmayı ve şiddeti kontrol altına alıp toplum güvenliğini sağlaması gerekir. Her zaman olduğu gibi biz bu mücadelede de sağlık çalışanlarının yanındayız. Güvende ve öldürülme korkusu olmadan yaşayacağımız günler için mücadeleye devam edeceğiz.