Geçtiğimiz 20 Mart’ta İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede Meclis devre dışı bırakılarak tek imza ile çıkılması kararına uyanmıştık. 1 Temmuz 2022’de ise bu kararın yürürlüğe girmesinin üzerinden tam bir yıl geçti.
Bu kararın failleri cesaretlendirmesi, mevcut ayrımcılığı derinleştirerek daha büyük hak kayıplarına zemin oldu. Ekonomik krizin baskısını en çok hisseden kadınlar daha da güvensiz şartlara itildi. Bizler 12 yıldır olduğu gibi kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin takipçisi olmaya devam ettik. Verilerimize göre 1 Temmuz 2021’den bugüne kadar 259 kadın cinayeti, 239 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Bununla birlikte kadın cinayetlerinin niteliği değişti. Vahşice işlenen kadın cinayetleri ve şüpheli ölümler arttı. Pınar Gültekin davasında da gördüğümüz gibi “haksız tahrik indirimi”nin uygulandığı karar sayısı arttı. Birçok davada “haksız tahrik indirimi”, gerekli tahrik şartları ispatlanmadan, fail sırf erkek olduğu için uygulandı. Biz kadın cinayetlerini durdurmak için yetkililere görevlerini hatırlatırken derneğimize hukuksuz bir kapatma davası açıldı. Bu olgular doğrultusunda, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kalkmasının 1 yıl ardından yetkililere soruyoruz:
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından sonra artan vahşi kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri, artan “haksız tahrik indirimleri” tesadüf mü?
Siz İstanbul Sözleşmesi’nin aile yapısını bozduğunu iddia edip sözleşmeyi feshederken son 1 ayda 5 kadın evli olduğu erkekler tarafından, çocuklarıyla birlikte öldürüldü. Kadınların çocuklarıyla öldürüldükleri bu ailelerin sonunu erkek şiddeti getirdi.Fail/Sorun İstanbul Sözleşmesi değildi, farkında mısınız?
Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama görevini yerine getirmeyeceğini her fırsatta belli eden yetkililer, şiddeti ve eşitsizliği körüklemeye devam etmektedir.
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri alanında çalışan özne örgütlenmelere kulaklarını tıkadılar. Manipülasyonlarla halkın öfkesini dizginlemeye kalktılar. Başaramadılar. Sözleşmeden hukuksuzca çekilme kararının ardından hükümetin alternatif olarak sunduğu yasaların çelişkilerini ve yetersizliklerini tek tek açıkladık. İstanbul Sözleşmesi’nden tek imza ile çıkıldığı geceden beri kadınlar Sözleşme’yi savunmak için hiç olmadığı kadar büyük bir mücadele gösterdi. İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesine karşı açılan davaların Ankara Danıştay’da tarihinde görülmemiş kitlesel katılımlarla gerçekleşmesi bir kez daha kararlılığımızı gösterdi. Danıştay Başsavcısının Cumhurbaşkanlığı kararının hukuka aykırı olduğu ve kararın iptal edilmesi gerektiği yönünde görüş bildiren mütalaaları haklılığımızı tekrar tekrar ispatladı. Nihai kararın da bu yönde olmasını isteriz fakat verilecek her tür siyasi karara hazırız. Anayasanın, yasaların ve sözleşmelerin uygulandığı, hukukun üstün olduğu bir ülkede yaşayabilmek için hayatın her alanında kadınlar olarak mücadelemizi sürdüreceğiz.
Biliyoruz ki içinde bulunduğumuz ekonomik ve siyasal kriz ortamında kadınlar olarak ayrımcılığın farklı yüzlerini en yoğun şekilde yaşayanlarız. Her türlü eşitliği ve özgürlüğü ancak mücadelemizle kazanacağız. Bu yolda en gelişmiş uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğimizi yeniden tekrarlıyoruz. Bu sefer de Danıştay’a Anayasayı hatırlatıyoruz: Kararı iptal et, sözleşmeyi uygula!