"Gelinimden Şikayetçi Değilim*"

Fatma Koç, 4 Ocak’ta çocuklarıyla birlikte şiddet görürken evli olduğu erkeği öldürmek zorunda kaldı. Mustafa Koç “duvarda böcek gördüğü” bahanesiyle çocuklarına ve Fatma’ya şiddet uyguladı. Daha önceden de olduğu gibi bıçakla tehdit edilmekten korkan Fatma Koç, bıçağı ondan önce eline aldı ve yaşanan arbedede Mustafa Koç hayatını kaybetti. “Kasten öldürme”den yargılanan Fatma Koç, ilk duruşmada tahliye edildi. Tahliye sonrası yakınları tarafından çiçeklerle karşılandı. Adliye önünde unutulmayacak bir görüntü vardı: Mustafa Koç’un annesi, yani Fatma’nın kayınvalidesi Güllü Koç, Fatma Koç’u sevinçten ağlayarak “hoş geldin, sefa geldin Fatmam!” diyerek karşıladı.

Fatma Koç, meşru müdafaayla hayatta kalan kadınlardan yalnızca birisi. Fatma Koç’un kızı verdiği bir röportajda “Birçok kez ben annemi korumasam ya da annem beni korumasa bizden birine bir şey olurdu.” diyor. 24 yıl boyunca her türlü şiddete maruz kalmış; komşular, akrabalar, herkes bu şiddete şahit olmuş. Fatma Koç’un kızı “Annem hastaneye darp edilip gitti defalarca, doktorlar biliyordu.” diyor. Belli ki süren şiddeti tek bilmeyen, görmek istemeyen kamu yetkilileri. Kolluk kuvvetlerinin işi nedir ki, 24 yıl boyunca şiddete uğrayan bir kadını ve çocuklarını koruyamıyor? Soruyoruz: Süregiden bu şiddetle ilgili bir soruşturma açılmış mıydı?

Ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadınların hikayelerinde her zaman sistematik bir şiddet olduğunu görüyoruz. Hem fail hem de çare sunmayan devlet sonucu bu noktaya getiriyor. Meşru müdafaa adı üstünde; kadınların bir anlık siniriyle değil, kendi hayatlarına sahip çıkmak zorunda kaldıklarında en son noktada başvurmak zorunda kaldıkları bir durum. Ölen kadın olmadığında bile mağdur tarafın kadınlar olduğu bu düzende yargı da bunu göz önüne alarak karar vermeli ama her zaman öyle olmuyor. Fail erkek olduğunda bir çırpıda verilen “haksız tahrik” indirimi, yıllarca şiddete uğramış kadınlara verilmiyor. Meşru müdafaa hükümleri uygulanmıyor. Örneğin yıllarca şiddete uğrayan Çilem Doğan, 15 yıl hapis cezası aldı.

Fatma Koç davası ise her açıdan iyi bir örnek olabilir. Henüz karar çıkmadı ama ilk duruşmada tahliye edilmesi mahkemeden doğru kararın çıkacağı umudunu doğurdu. İyi bir örnek olduğu diğer kısım ise tüm çevresinden destek görmesi. Evinin olduğu sokağa döndüğünde oradaki kadınlar tarafından coşkuyla, sevinçle, çiçeklerle karşılandı. İşte Konya’da yaşayan o sokaktaki kadınlar bizim umudumuzdur. “Kadın mücadelesi gelişmiyor, geliştirmiyor, hiçbir etkisi yok” diyenlere o görüntüleri gururla gösterebiliriz. O kadınlar nasıl tereddütsüz Fatma Koç’a sahip çıkıyorsa bu, kadın mücadelesinin toplumu geliştirdiğinin göstergesidir, yıllardır süren örgütlü kadın mücadelesinin kazanımıdır. Düşünün ki ölen erkeğin annesi ve babası dahi Fatma Koç’a sahip çıktı. “Kadının şiddet görmesi haktır” diye düşünmedi, duruşmada Fatma Koç’tan şikayetçi olmadılar. Güllü Koç duruşmada “Ona oğlum demekten utanıyorum. Çok eziyet eden biriydi. Ben gelinimden şikayetçi değilim o karıncayı bile incitmeyen bir kadın. Oğlumun yanında ona 24 yıl katlandı. Ben gelinimin tahliyesini istiyorum.” diye ifade verdi. Mahkemeden çıkan tahliye kararında bu ifadenin etkisinin olmadığını söyleyebilir miyiz?

Güllü Koç tahliye sonrasında çekilen videoda “Biz yalan konuşmadık, çektiğimiz çilenin üçte birini söyledik.” diyor. Bunun doğru olmadığını kim düşünebilir ki? 20’yi, 30’u aşkın yıllar boyunca dayanılmaz şiddetlere, işkenceye maruz kalan binlerce kadın var bu ülkede.
Oğluyla ilgili bu cümleyi kuran bir anneden bir an bile kuşkuya düşemeyiz. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve erkek şiddetinin boyutlarını biliyoruz. Bu şiddet karşısında ise artık susmayacak kadınlar var. Bir kadının kendi hakkına sahip çıkması bazen başka bir kadının uğradığı şiddete ses çıkarmasıyla başlıyor. Fatma Koç’u çiçeklerle karşılayan kadınlar erkek şiddetine sessiz kalmadı, bundan sonra da kalmayacaklar. Bu örnekle bir kez daha mücadelemizin varacağı o aydınlık yeri gördük. Yaşasın bize bu aydınlığı gösteren, birbirine sahip çıkan kadınlar!


*Oğlu öldürülmüş bir annenin öldüren gelini için ifadesidir.