Geçtiğimiz günlerde, koronavirüs salgını kapsamında alınan önlemlerden biri olan 00.00’dan sonraki müzik yasağı, 1 saat uzatılarak 01.00’e çıkartıldı.
Canlı müzik yasağı ilk olarak pandemi sürecinin başında, 30 Mayıs 2020’de yayımlanan genelge ile getirilmişti. Daha sonra 2021’in Haziran ayında pandemi çerçevesinde alınan önlemlerin çoğu esnetilirken ya da kaldırılırken, müzik kısıtlamaları devam etti. Cumhurbaşkanı, müzik kısıtlamalarına ilişkin alınan kararı, "Müzik kısıtlamasını 00.00'a çekiyoruz. Kusura bakmasınlar, gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur." sözleriyle açıklamıştı. Şimdi bu “yasağın” kaldırılmak yerine 1 saat uzatılması özgürlüğe de, yaşam hakkına da apaçık saldırıdır. Pandemi çerçevesinde alınan önlemlerin neredeyse hepsi kalktı. Maske dahi artık sadece hastanelerde ve ulaşım araçlarında takılıyor. Buna rağmen müzik, salgın bahane edilerek yasaklanmaya, kısıtlanmaya çalışılıyor.
Bu yasağın 1 saat uzatıldığının duyurulması ardından sosyal medyadaki tepkiler sonucu Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Bunun yaşam tarzına müdahale gibi algılatılması bencilce ve bir o kadar sinsice.” ifadelerini kullandı.
Özellikle pandemi döneminde bu gibi yasaklar yüzünden ekonomik ve psikolojik sıkıntılar yaşayan birçok müzisyen intihar etti. Bu meslekteki kişiler hala yasaklar yüzünden mağdur durumda. Sektörün giderek daha da kalıplara sokulmaya çalışılması bu kadar ortadayken, bunun yaşam tarzına müdahale olduğunu ifade etmenin “bencilce” ya da “sinsice” hiçbir yanının olmadığını biliyoruz.
Yine geçtiğimiz günlerde medya gündeminde olan bir başka olay da Eskişehir’de düzenlenen müzik festivalinin iptal edilmesiydi. Eskişehir Valiliği, 12-15 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek olan AnadoluFest’in hemen öncesinde, şehirdeki toplu etkinlikleri 15 gün süreyle yasaklama kararı aldı. Açıklamada dikkat çeken durum; "huzur ortamı ile kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin, genel asayişin korunması ile şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi" ifadelerinin kullanılmış olmasıydı.
“Şiddet olayları” sadece festivallerde yaşanmıyor, suç sadece festivallerde işlenmiyor. Devlet yetkililerinin asıl görevi festivalleri iptal edip müziği yasaklamak yerine bu olayların günlük yaşamın hiçbir yerinde gerçekleşmemesini sağlamaktır. 01.00’den sonraki müzik yasağı gibi, bu festivalin iptal edilmesi de yine yaşam tarzına başka bir saldırıdır.
Özellikle son zamanlarda müziğin kadın bedeni ve kıyafetleri üzerinden yasaklanmaya çalışılmasını da görüyoruz. Önce Ece Seçkin’in kadın olması sebebiyle Düzcespor için yapılacak olan kutlamada vereceği konser iptal edildi. Daha sonra Hande Yener’in Batman’daki konseri “sahne kıyafetleri” nedeniyle sabote edilmeye çalışıldı. Müziğe gelen yasak, hak ihlalleri ve hukuksuzluk, kadınların seçimleriyle, mesleklerini yapma şekilleriyle harmanlanıyor. Bir “nefret” yaratılıyor ve topluma empoze ettirilmeye çalışılıyor. Kadınların mesleklerini yaparken din ve ahlak üzerinden engellenmeye çalışılmasını asla kabul etmiyoruz. Bu hukuksuz “yasaklar” ne kadınları ne de müziği baskılayabilir.
Bizler alınan tüm hukuksuz kararların karşısındayız. Kadınları da müziği de susturamayacaklar.