Kadın, Anne, Aile

Mayıs ayının ikinci pazar günü “Anneler Günü” olarak kutlanıyor. Anneler Günü’nün nasıl başladığıyla ilgili muhtelif rivayetler olsa da her yıl kutlandığı gerçek. Anne olmayı tercih edenlerin yüzünü bir nebze güldüreceksek bile geçmiş Anneler Günü’nüz kutlu olsun.

Geçtiğimiz pazar yine gündemde Anneler Günü vardı. Kutlamalar, hediyeler, çalan telefonlar tüm günü doldurdu. Bunlar olurken, biz de yazının girişinde kendi kutlamamızı da yapmışken kadın, anne, aile olmayı konuşalım.

Siyasi iktidar da bunları konuşmayı gündeminden hiç düşürmüyor. Kimi söylenmiş cümleler kimi de hala dile getirilen toplumsal normlar şöyle: Kadınsan doğal olarak çocuk doğurmalısın. Çocuk doğurmak için evlenmelisin. Evlenmeden kimseyle cinsellik yaşayamazsın. Annelik en önemli kariyerindir. Anneliği reddeden kadın eksiktir, yarımdır.
Hangi koşullarda çocuk doğurup doğurmayacağımız devlet politikasının konusudur. Bunu, kürtaj hakkının “Nüfus Planlaması Hakkında Kanun” içerisinde yer almasından da anlayabilirsiniz.

Yüzyıllar öncesine gitmeyeceksek artık farkında olduğumuz şeyler var. Öncelikle kadın, insanın yeniden üretimi için özne olmaktan ibaret değildir. Kadın olmanın ilk koşulu anne olmak değil. Doğurgan olmamız çocuk doğurmak zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Doğurarak da doğurmadan da, evlenerek de evlenmeyerek de anne olmak sadece tercih olabilir. Toplumsal olarak da hukuksal olarak da dayatılamaz.

Anne olmak ya da evlenmek yönünde tercihte bulunanların, çocukları ve kocaları üzerinden tanımlanan kadınların özgürleşmesi için mücadele etmeliyiz. Sadece bugünkü gibi günlerde kadınların ev içerisindeki karşılıksız emeği hatırlanıyor. Bu karşılıksız emek "fedakarlık" denerek kutsanıyor. Biz kadınları karşılıksız verdikleri emek yüzünden hapsoldukları evlerden kurtarmalıyız.
Anne olmayı tercih etmeyenler toplumda aşağılanmasın diye de elimizden geleni yapmalıyız.

Buraya kadar olan, bu makul değerlendirmelerde hepimiz hem fikir olabiliriz. Fakat üzerine düşünmemiz gereken şeyler var.

Birbirimizin anneler gününü kutlarken, ne kadar başarılı çocuklar yetiştirdiğimizi konuşurken, Sadece önce kendi çocuğumuzun başarısını isterken, derdine üzülürken,
Evlilik hayalleri kurarken,
Özel mülkiyetin koruyucusu kutsal aileye laf söyletmezken,
“Ben, çocuğum, ailem”in dışına çıkmamışken,
Gerçekten eşit ve özgür olamayız.

Bu yüzden 2022’nin ilerisine gitmek için:
Heteropatriyarkal kapitalizmin bekası için bize dayatılan bu makul olma sınırlarını elimizin tersiyle itmeye var mısınız?
Şimdiden düşünmeye başlayın. Tüm çocukların, tüm kadınların eşitliği için buna ihtiyacımız olacak.