Hatice Kaçmaz, 8 yıl önce, Orhan Munis tarafından evlilik teklifini kabul etmediği bahanesiyle defalarca bıçaklanarak öldürülmüştü. Geçtiğimiz günlerde Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Hatice Kaçmaz davasında “kendisiyle evlenmeyi kabul etmeyen ve ayrılma düşüncesini kendisine açıklayan maktule duyduğu hiddetle yanına tedbiren aldığı bıçağı, maktulle konuşmalarının olumlu geçmesi hâlinde kullanmayacağı” ifadelerini kullanarak faile “tasarlayarak kasten öldürmek” suçundan değil, “kasten öldürmek” suçundan ceza verilmesini haklı buldu. Yargıtay bu açıklamasıyla, Hatice Kaçmaz’ın sanığın evlilik teklifini kabul etmesi halinde öldürülmeyeceğini söylemiş oldu. Orhan Munis için karar verilen cezadan sonra Cumhuriyet Başsavcılığı da verilen bu karara itiraz etmiş, failin "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ceza almasını istemişti. Sanığın olay yerine bıçakla gelmesini tasarlama için yeterli göremeyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, “sanığın eyleminin, aralarında geçen görüşme sonunda isteğinin kabul edilmemesinden kaynaklanan duygusal çöküntüyle gerçekleştiğini” söyleyerek yapılan bu itirazı reddetti.
Mahkeme sürecinde Hatice’nin telefonunun incelenmesiyle, ikisinin parkta buluşmadan bir süre önce telefonda konuştuklarını, Hatice görüşmek istemezken Orhan Munis’in tehditkar şekilde konuştuğunu öğrenmiştik. Bu konuşmanın üzerine fail, Hatice ile parkta buluşmaya giderken yanına 20 cm’lik bir bıçak alıp bileğine bağlamış, Hatice evlenme teklifini kabul etmeyince de onu 15 defa bıçaklamıştı. Failin mahkemede “Yaptığım şeyden çok pişmanım, Hatice’yi bıçakladıktan sonra da hemen ambulansı aradım.” demesine rağmen, Hatice’nin yaralı haldeyken ambulansı kendisinin arayıp yardım istediği ortaya çıkmıştı. Hatice’nin, yaşam savaşı verirken 112 konuşma kayıtlarının ortaya çıkması failin indirim almak için söylediklerinin nasıl yalan olduğunu bir bir ortaya çıkardı.
Yargılanma sürecinde Orhan Munis’e “tutkudan kaynaklanan aşırı sevgi” gerekçe gösterilerek tasarlama yok sayılmış, kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası verilmişti. Biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak yıllardır “tutku cinayeti, aşk cinayeti” şeklinde ortaya konulan olayların gerçekte birer kadın cinayeti olduğunu anlatıyoruz. Katilin cinayeti bir "duygusal çöküntü" sırasında işlediği öne sürülerek ve “aşırı sevgi” bahane edilerek cezanın düşürülmesi, kadın cinayetlerini durdurma görevi olan yetkililerin görevini yapmadığı anlamına gelir. Kaldı ki, daha önce de kardeşini öldürmüş olan fail Orhan Munis’in, cinayeti tasarlayarak işlediği, bıçağı da “tedbiren” değil, Hatice’yi öldürme planından dolayı yanında taşıdığı apaçık ortadadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu davayla ilgili verdiği kararda göze çarpan başka bir detay, bu kararı veren 14 üyenin de erkek olması. Yani kadınların ne yaparsa ölmeyeceklerinin kararını yine erkekler vermiş oluyor. Yargıtay’ın bu kararı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin apaçık bir örneğidir. “Evlilik teklifini kabul etseydi, fotoğrafta yan gülmeseydi, yemeği daha çok pişirseydi, dışarı tek başına çıkmasaydı” gibi bahaneler, bir kadını öldürmeyi aklayamaz, cezada indirim uygulatamaz.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun verdiği bu karar, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının yargılama sürecine yansımış bir sonucudur. Kadınların erkekleri reddetme hakkı, bu gibi kararlarla gasp edilemez. Biz bu kararın karşısında sessiz kalmayacağız.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri olarak Hatice’nin öldürüldüğü haberini almamızın ertesi günü, öldürüldüğü yerde ailesiyle birlikte eylem yaptık. Hatice’nin dava süreci boyunca bütün duruşmalarına katılarak davanın takipçisi olduk. Hatice’nin yakınlarıyla birlikte adaletin sağlanması için o adliye kapılarından hiç ayrılmadık. O yılın 25 Kasım gününde de, yargılama sürecinde faillere uygulanan tüm cinsiyetçi indirimlere karşı çıkmak için aileyle birlikte Adalet Bakanlığı’na siyah çelenk bırakmıştık. Çelengimizde “Kadın cinayetlerine indirim uygulanan her gün adalet ölüyor.” yazıyordu. Özgecan Aslan’ın öldürülmesi üzerine Hatice Kaçmaz’ın ve öldürülen diğer kadınların yakınlarıyla Mersin’e gittik. Hep birlikte mücadelemizi orada büyüttük. O günden bugüne yıllardır ailesiyle birlikte yürüttüğümüz mücadeleye de devam edeceğiz. Hep söylüyoruz; mücadelemizle kadın cinayetlerini durduracağız.
Reddettiğimizde de öldürülmeyeceğimiz bir dünyayı kuracağız.