Göçmen Kadınlar Yalnız Yürümeyecek

Recep Tayyip Erdoğan tek bir kişi olarak bir gece yarısı bir karar vermişti. Kararname ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasının hemen ardından kadınlar ve LGBTİQ+lar Türkiye’nin birçok alanında, meydanında bu kararı protesto etti.

Denizli’de İstanbul Sözleşmesi için gerçekleşen basın açıklamasına katılan 4 mülteci hakkında Denizli Valiliği tarafından sınır dışı edilme kararı verildi. Anayasa Mahkemesine yapılan tedbir durdurma başvurusu da “reddedildi”. İran’a gönderilme korkusu yaşayan mültecilerin, can güvenlikleri yoktu. Tekrar İran’a gönderilmelerinin önünde yasal engel bulunmayan mülteciler İran’da çeşitli ağır cezalara, işkencelere ve idam cezasına maruz kalabilirlerdi.

Geçtiğimiz günlerde yine benzer bir durumla karşılaştık. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde İranlı Ghazeleh Mogaddam gözaltına alındı. Ghazeleh için sosyal medyadan #YanındayızGhazeleh etiketi ile destek verildi. Ardından Ghazeleh sınır dışı kararı ile serbest bırakıldı.

Ghazeleh’in sınır dışı edilme kararı ile serbest bırakılmasını kabul etmiyoruz. 8 Mart eylemlerine, basın açıklamasına katılmak anayasal haktır. Göçmen ve mülteci kadınlar zaten geri gönderilme tehdidiyle yaşıyorlar. Göç etmek zorunda kalanları bir de devletin böyle bir tehdide maruz bırakması ne anlama geliyor biliyoruz.

Göçmenlerin Türkiye’de çeşitli hakları için sokağa çıkan kesimler ile buluşma zemini engelleniyor. Tüm bu engellemelere rağmen bizler mücadelemizle göçmen kadın ve LGBTİQ+’ların yanında olacağız.

Göçmen kadınlar işyerlerinde ucuz iş gücü olarak görülüyor. Uzun çalışma saatlerine, güvencesizliğe, kayıt dışı ve esnek çalışmaya maruz bırakılıyorlar. İş sağlığı güvenliğinin alınmadığı ağır ve tehlikeli işlerde çalışıyorlar. Sigortasız çalıştırılan göçmen kadınlar geleceksizlik ile karşı karşıya bırakılıyor. Göçmen kadınların hak arama, örgütlenme ve sendikalaşma hakları engellenemez. Göçmen kadınlar işyerlerinde emek sömürüsünün en ağır koşullarını yaşıyor. Her gün işyerlerinde ağır emek sömürüsü dışında cinsel, psikolojik, fiziksel, ekonomik şiddete maruz bırakılıyor. Kayıt dışı çalışma koşullarında yine göçmen kadınlar sınır dışı edilme korkularından tüm bu şiddet türlerine karşı sessizleşmeye, hakkını aramamaya itiliyor.

Devlet, Cenevre Sözleşmesi’nin ve diğer uluslararası sözleşmelerinin ve insan haklarının gereğini yerine getirmelidir.

Siyasi iktidar göç ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili politikalar üretmelidir. Hak temelli olmayan göç politikalarına son vermeli ve göçmenlerin yararına olan politikalar yürütmelidir.
Göçmen kadın ve LGBTİQ+ların, tüm bu yasal olmayan “sınır dışı edilme” politikalarıyla kadın mücadelesinde bir araya gelmelerini engellediğini düşünenler yanılıyorlar. Yanılacaklar.
Göçmen kadınlar yoksulluk ve şiddetin öznesi değil, mücadelenin öznesi olacak. Göçmen kadınların toplumsal cinsiyet temelli yaşadıkları bütün eşitsizliklerin karşısındayız. Göçmen kadınlar da “yoksulluğun pençesinde, şiddetin gölgesinde” yaşamayacak, mücadelemizde asla yalnız yürümeyecekler. Mülteci, sığınmacı ve göçmen bütün kadınları Kadın Meclisleriyle mücadelemizde özne olmaya, kendi sorunlarını ve çözümlerini konuşmaya çağırıyoruz.