Geçtiğimiz haftalarda Serenay Sarıkaya, Ezgi Mola, Aleyna Tilki ve Ceylan Ertem ısrarlı takibe uğradıklarını açıklayarak hukuki süreç başlattılar. Serenay Sarıkaya aracında saldırıya uğradı. Ezgi Mola ve Aleyna Tilki’nin yaşadıkları ise ısrarlı takip, tehdit suçuyla iç içe geçmişti. Tıpkı günler önce 16 yaşında öldürülen Sıla Şentürk’te olduğu gibi... Sıla da fail Hüseyin Can Gökçek tarafından sistematik olarak tehdit ediliyordu, bu yüzden korumaya alınmıştı. Ancak alınmayan önlemler Sıla’nın öldürülmesine neden oldu. Bu, ısrarlı takibin cezalandırılmadığında varacağı sonucu gösteren acı bir örnek oldu.
Israrlı takip; kişiyi rahatsız edecek, tehdit altında hissettirecek şekilde yoğun biçimde izlenmek anlamına geliyor. Bazen açık açık tehdit suçunu içinde barındırırken bazen de tek başına kişiyi tehdit altında hissettirebiliyor. Israrlı takip genellikle ünlü kadın ve erkeklerle anılıyor. Hayranlık ısrarlı takip için bir kılıf olabiliyor. Ancak birçok kadın, özellikle sosyal medyanın kullanımının artmasıyla ayrıldıkları erkekler, bazen de hiç tanımadıkları erkekler tarafından ısrarlı takibe maruz kalabiliyor. Israr, faillerin “hayır”ı hayır olarak kabul etmemesinden kaynaklanıyor. Fail, karşı taraf rıza göstermemesine rağmen karşısına çıkmaya, iletişim kurmaya çalışmaya devam ediyor. Bu eylem yıllarca devam edebiliyor, genellikle devam ettikçe de dozu artıyor; tehdide dönüşüyor. Israrlı takip yalnızca kadına yönelik işlenen bir suç değil ancak çoğunlukla kadınlara yönelik işlendiğinde hayati risk barındırıyor. Kadın cinayeti gerçekliği varken kadının rıza göstermemesini kabul etmeyerek ısrara devam eden biri potansiyel faildir. Bu sebepten kadına yönelik ısrarlı takibin cezalandırılıp, ileri boyuta taşınmaması için önlem alınması gerekiyor.
Israrlı takip Türkiye’de nasıl cezalandırılıyor?
Israrlı takip, İstanbul Sözleşmesi’nin 34. maddesinde tanımlanmıştır: “Taraf devletler, başka bir kişiyi hedef alan ve kişinin kendi güvenliği için korku duymasına neden olacak şekilde tekrar eden, kasıtlı ve tehditkar davranışların cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır.” İstanbul Sözleşmesi’ne göre, Sözleşme’ye taraf olan ülkeler ısrarlı takibi suç olarak kabul etmek ve cezalandırmak zorundadır. Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından ulusal hukuka ısrarlı takip suçu 6284’le girdi. 6284 de ısrarlı takibi “Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın , şiddet uygulayanın , şiddet mağduruna yönelik olarak, güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki veya psikolojik açıdan korku ve çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde, içeriği ne olursa olsun fiili, sözlü, yazılı olarak ya da her türlü iletişim aracını kullanarak ve baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranış” şeklinde tanımlamış ve koruma tedbirlerini ısrarlı takibe uğrayan kişi için de uygulanabilir hale getirmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen siyasi iktidar, kadınları korumaya devam edeceğini göstermek adına açıklamalarda bulundu, bulunuyor. Bunlardan biri de ısrarlı takip suçunun Türk Ceza Kanunu’na gireceği sözüydü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ısrarlı takibin 4. Yargı Paketi’yle Türk Ceza Kanunu’na ayrı bir suç olarak ekleneceğini söylemişti. Ancak 4. Yargı Paketi’nde böyle bir madde yoktu. Geçtiğimiz günlerde de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı yeniden ısrarlı takibin suç olarak düzenleneceğini dile getirdi, ayrıca 6284’teki koruma tedbirlerinin yetersiz olduğunu dile getirdi. Görüyoruz ki ne zaman kadınların hakkına saldıracak olsalar, ısrarlı takip suçunu göz boyama olarak kullanıyorlar. Biz de “yasalara dokunma, uygula” diyoruz.
Şu anki durumda, ısrarlı takibe uğrayan kişiyi 6284’teki tedbir kararları koruyor. Bunun yanında bazı diğer suçlar ısrarlı takibi de kapsıyor şeklinde değerlendirilerek, cezaları bu suça da uygulanabiliyor. Israrlı takip suçunu işleyen faile karşı TCK md. 123’teki “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçundan dava açılabiliyor. TCK md. 123’e göre “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” Bunun yanında TCK md. 96’daki “eziyet” suçu da sistematikliği bakımından ısrarlı takip suçunun cezalandırılması için uygun bir madde. Eziyet suçu “bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunulması” halinde ortaya çıkıyor. Boşanmış eşe ve çocuğa uygulanması halinde daha ağır ceza öngörülüyor.
Türk Ceza Kanunu’nda ısrarlı takip elbette ayrı bir suç olarak tanımlanmalı ve özel olarak cezası belirlenmelidir. Ancak mevcut siyasi iktidarın ortaya yalnızca kadınların haklarını geriye götürücü bir irade koyduğunun farkındayız. Israrlı takip suçuyla ilgili getirilecek düzenlemelerin göz boyamasına izin vermeyeceğiz. Önce 6284’ü, TCK md. 123’ü ve md. 96’yı uygulayın. Türkiye’de yaşayan kadınların bir kısmının ısrarlı takibin suç olduğundan dahi haberi olmadığını biliyoruz. Hukuki bilgiye erişemeyen kadınların ısrarlı takipten şikayetçi olmak aklına gelmeyebiliyor. Kadınların bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlayın. Var olan yasalar etkin uygulanarak kadınlar korunabilir. Konuşulan yeni düzenlemeler yerine yasalar uygulanmalı; ısrarlı takibe uğrayan kadınların hayatı korunmalı, tehdide uğramadan özgürce yaşaması sağlanmalıdır.