Polonya’da ikiz bebeklere hamile olan Agnieszka T. rahatsızlanması üzerine hastaneye başvurdu. Yapılan tetkikler sonucunda fetüslerden birinin kalbinin 23 Aralık’ta durduğu anlaşıldı. Normal şartlarda yapılması gereken kürtaj ile müdahale etmek. Ancak ülkede normal olmayan şartlar var. 2016 yılında Anayasa mahkemesi tarafından yürürlüğe konulan kürtaj yasağı. Bu yüzden doktorlar kürtaj yasağını gerekçe göstererek, kürtaj yapmayı reddetti.
Karnında ölü bir bebekle müdahale edilmesini bekleyen ve gittikçe sağlık durumu kötüleşen Agnieszka, hastane tarafından ikinci bebeğin kalp atışlarının durmasına kadar bir hafta daha bekletildi. 31 Aralık 2021’de hamileliği sonlandırmadan önce iki gün daha bekledi. Haftalarca süren bu süreçte sağlığı kötüleşen Agnieszka 25 Ocak’ta yaşamını yitirdi. Bu kayıp üzerine Polonya’da yıllardır süregelen kürtaj hakkı mücadelesi tekrar alevlendi.
Kürtaj hakkı kadınların en temel yaşamsal haklarından biri. Bu hakkın devlet tarafından “legal yolla” gasp edilmesi kadınları “illegal yolla” çözüm arayışlarına sürüklüyor. Tabii bu yollar genel olarak ya pahalı ya da yaşamlarını tehdit edecek merdiven altı yöntemler oluyor.
Peki Polonya devleti neden kadınların kürtaj hakkını gasp ediyor? Kürtaj “doğum öncesi aşamadaki bir kişiyi hayattan mahrum bırakmak” olarak tanımlanıyor. Kadının gebe kalma biçimi (isteğe bağlı ya da değil) ve fetüsün ciddi şekilde kusurlu olması ya da tedavi edilemeyecek şekilde hasta olması kürtajın olmasına gerekçe olarak kabul edilmiyor. Neredeyse her şart ve durum altında kadınlar çocuk doğurmaya mahkum ediliyor. Bu da belirli durumlarda fetüsün yaşamının kadının yaşamına tercih edilmesi anlamına geliyor. Yani kapitalist düzenin şeklini alan devlet tarafından kadın, yeri geldiğinde feda edilebilecek bir üretim aracı olarak görülüyor. Çocuğun sisteme dahil edilebilmesi için, kadın feda edilebilir. Bu gerçek, kapitalist sistemin hakim olduğu tüm ülkelerde geçerli olan olgudur. Mevcut sisteme göre her bir birey ya da grup, sistemin çıkarları için yeri geldiğinde feda edilebilir ve edilmelidir. Kapitalist sistem, varlığını korumak için kayıp verilen her bir insan hayatına “sistem zayiatı” olarak bakar. Bireyin bu sistemde ancak üretim devamlılığı sağlandığı sürece bir değeri vardır. Bireyler üretim/tüketim döngüsünün bir parçası oldukları için kendi varlıkları/hayatları üzerinde söz sahibi olamazlar. Her birey, her kadın kendi hayatları kendi bedenleri üzerinde karar alabilmelidir. Kürtaj hakkı da kadınların kendi bedenleri ve doğurganlıkları üzerindeki söz hakkının bir parçasıdır. Devlet kadınların bedeni ve doğurganlıkları üzerinde söz sahibi değildir, olamaz. Bu yüzden topyekün sistemle mücadele edilmeli ve insanları birer meta haline getiren bu düzen yıkılmalıdır.
Kapitalist sistemin hakim olduğu ülkelerde kürtaj hakkı elinden alınan kadınların iki seçeneği var: ya doğum yapmak ya da vergi verdiğimiz devlet güvencesinden uzakta özel sektörde veya merdiven altı yöntemlerle gebeliği sonlandırmak. Bu da parası olmayan kadınların sağlıksız koşullarda ve geri döndürülemez hasarlarla kendi hayatları için mücadele etmesi anlamına geliyor.
Kendi ülkelerinde üreme sağlığı hizmeti alamayan kadınlar için birçok ülkede dayanışma ağı oluşturulmuş durumda. Polonya’da ve başka ülkelerde birçok kuruluş sınırsız kürtaj desteği sağlıyor. Almanya, Avusturya ve Slovakya’da uluslararası dayanışma örgütleri ile işbirliği içerisindeki klinikler Polonyalı kadınlar için ücretsiz kürtaj hizmeti veriyor. Danimarka, Çek Cumhuriyeti, İzlanda İsveç ve Norveç gibi ülkelerde ise yurt dışından “kürtaj turizmi” yoluyla gelen kadınlar için yasal mevzuatlar düzenlenmekte. Polonya’da “Kadın Grevi” örgütü üyeleri güvenli kürtaj için kurdukları destek hattının numarasını kadınlara ulaştırmak için eylemlerde kullandıkları dövizlere, pankartlara ve sokaklarda duvarlara yazıyorlar.
Yine kadınların mücadelesi sınırları kaldırıyor. Ama mücadele devam ediyor ve etmeli. Çünkü kadınların doğum kontrol yöntemlerine ve araçlarına ulaşmasında en iyi sistem dışı destek ağı bile kamusal düzenlemelerin yerini almamalıdır. Ne kadar güçlü bir dayanışma sağlanırsa sağlansın yüzbinlerce kadının bu sağlık hizmetine ücretsiz olarak ulaşması mümkün değil. Kadınların yaşamını ilgilendiren bu temel hak, devlet tarafından ücretsiz olarak sağlanmak zorundadır. Kadınlar bu hakkı elde edebilmek için mücadele etmek zorunda bırakılmamalıdır. Ancak hali hazırda durum böyle değil o yüzden sınırları aşan mücadele ile kadınlar bu hakkını önünde sonunda elde edecekler.
Bu mücadele kazanımının en güzel örneklerinden birine 2020 yılında Arjantin’de şahit olduk. 2018 yılında kürtaj hakkının yasalaşması Senato’da kabul edilmemişti. Ancak kadınlar ve yasal kürtajı destekleyenlerin direnişiyle 2020 Aralık ayında Arjantin’de kürtaj yasal hale getirildi. Bu kazanım, diğer ülkelerde hem kürtaj hakkı hem de diğer temel hak ve özgürlükleri için mücadele eden kadınlara emsal bir kazanım olmuştur.
Bu emsal kazanımla birlikte Türkiye’de ve dünyada kadınların mücadelesi, herkes için ücretsiz, ulaşılabilir, güvenli kürtajın yasallaşmasına ve kadınlarla birlikte tüm ezilenlerin hayatını sistem çıkarları için feda edilebilir hale getiren patriyarkal kapitalizmin yıkılmasına kadar devam edecektir.