Hepimizin malumu, 29 Ocak’ta Cumhurbaşkanı imzasıyla Resmi Gazete’de yeni bir genelde daha doğdu. Kendimizi “gün geçmiyor ki bir sabaha daha genelgeyle uyanmayalım” derken buluyoruz. Bu seferkinin konusu “Basım ve Yayım Faaliyetleri” idi. Kamuoyunda “sansür genelgesi”, “yaşam tarzına müdahale genelgesi” diye karşılık buldu.
Anayasaya aykırı şekilde “genelgeler hukuku” hayatın akışının rutini haline sokuluyor. Siyasi iktidar bunu zorlamaya devam etse de toplumun farklı kesimlerinden itirazlar yükseliyor.
Son genelgenin çıkış zamanlaması sistematik bir plan işlediğini gösteriyor. Gülşen’in kıyafetinin “sahne adabına uygun olmadığı” kamuoyunda gündem edildi. Sezen Aksu’nun 2017’deki şarkısının sözleri 2022 yılında gündem edildi ve cumhurbaşkanı “yeri gelir o dilleri koparmasını biliriz” dedi. Sedef Kabaş söylediği atasözü üzerinden tutuklandı. İçişleri bakanı her fırsatta LGBTİQ+’ları hedef gösteriyor. Her gün devlet eliyle ailenin her şeyin üstünde olduğu anlatılıyor. Krizin ortasında kadının yoksulluk nafakası da tartışmaya açılıyor. Bu doğrultuda daha birçok örnek sıralamak mümkün. Tam bunlar üzerine bahsi geçen genelge yayınlanıyor.
Genelge dijitalleşme çağı ile başlayıp çağın gerisinde kalacak muğlak cümlelerle devam etmiş. Genelgede “Aile, çocuk ve gençlerin yanlış medya içeriklerinden korunmaları ve haklarını ihlal eden uygulamalarla mücadele edilmesi hususu” çokça dile getirilmiş. Dijitalleşme çağında kadınlar, LGBTİQ+’lar ve çocuklar dijital şiddete maruz bırakılıyor ve suç olarak tanımlanmadığı için neredeyse hiçbir şey yapılmıyor. Siyasi iktidar ise bununla ilgilenmek yerine sansür ve yasakçılığı kendi dünya görüşüne göre kullanma peşinde.
Genelgedeki tüm belirsizlikler üzerine şöyle sorabiliriz:
Kitle iletişim araçlarının zararlı etkileri nedir? Dijital dünyanın tehdit ve tehlikeleri nedir?
Aile ve toplum yapımız nedir? Ona uymayan şey nedir?
Yanlış medya içerikleri nedir?
Bedensel ve zihinsel gelişimi olumsuz etkileyen şeyler nelerdir?
Önlemeye yönelik gerekli adımlardan ne kastedilir?
Toplumun temel değerleri nelerdir? Bunlara aykırılık nasıl tespit edilir?
“Bir takım semboller kullanmak suretiyle verilmeye çalışılan mesajlar” bu cümle ile ne demek istenmekte?
Milli ve manevi değerler nedir? Bunun yıpratılması ne demektir?
Açık veya örtük faaliyetler nedir?
Dolayısıyla tüm bunların ne olduğuna da karar verecek olan, neyin sakıncalı olduğunu da belirleyecek olan görünen o ki siyasi iktidar olacak. Bu iddialar üzerinden yapılmak istenen, toplumu siyasi iktidarın verdiği karara göre, onun belirlediği tarzda yaşamaya zorlamak. Bir yaşam tarzı dayatması olacak. Muhalif tüm kesimlerin fikirlerini özgürce ifade etmesi engellenebilecek. Kadınların ve LGBTİQ+’ların özgürlüklerine ve haklarına ilişkin her konu “aile birliği” ve “milli ve manevi değerlere” tehdit diye gösterilip engellenebilecek.
Bizler bu muğlak ifadelerle çıkan genelgenin tehlikelerinin farkındayız ve buna karşı mücadele ediyoruz. Hiç kimsenin kararının Anayasanın üstünde olmadığını bir kez daha hatırlatarak bazı konuların altını çizeceğiz. Bu genelgeyle Anayasanın fikir ifade hürriyeti ve basın özgürlüğüne ilişkin maddelerinin etkisiz hale getirilmeye çalışıldığı görülüyor. Genelgeler Anayasanın üstünde değildir. Anayasal olarak kadınlar ve LGBTİQ+’lar eşit yurttaşlık haklarına sahiptir, herkes buna alışacak. O açıdan “Ailenin korunması” diğer hiçbir hakkımızın üzerinde değildir. Ailenin korunması adı altında haklarımızın ihlal edilmesine karşı mücadelemiz sürecek. Kadınlar, çocukların ve LGBTİQ+’ların ayrı bireyler olduğu, ayrı bağımsız hakları olduğu ve bu hakları devletin korumakla yükümlü olduğu gerçeği ortadadır. Çağın ilerleyişi ve hepimizin mücadelesiyle eşit ve özgür yaşamamızın önündeki tüm engelleri de genelgeleri de aşacağız.