Ashling Murphy, birkaç gün önce İrlanda’nın Offaly bölgesinin Tullamore kasabasında yürüyüş yaparken, tanımadığı bir kişi tarafından güpegündüz, sokak ortasında öldürüldü.
Failin kim olduğu henüz bulunabilmiş değil.
İrlanda halkı, Ashling Murphy’nin öldürülmesi üzerine birçok şehirde meydanları doldurdu. Bazı şehirlerde de yürüyüşler ve anma konserleri düzenlendi. Kadınlara karşı işlenen suçlardaki artışa birçok kentte dikkat çekildi.
Ashling Murphy’nin öldürülmesiyle ilgili İrlanda hükümeti de açıklamalar yaptı. Başbakan yardımcısı Leo Varadkar, “Yetişkin erkeklerin ve erkek çocukların, onları kadınlara karşı işlenen suçlara iten duygular hakkında konuşmaya başlaması gerek” şeklinde açıklama yaparken, Yüksek Eğitim Bakanı Simon Harris "Genç bir kadın, öğleden sonra koşuya çıkmış ve vahşice öldürülmüş. Kadına yönelik şiddeti sona erdirmek için hepimiz harekete geçmeliyiz. Hepimizin sorumluluğu var” dedi.
Aynı gün, başka bir kadına yönelik şiddet Belçika’nın Brüksel şehrinde yaşandı. Bir kadın tanımadığı bir erkek tarafından metro istasyonunda tren raylarına atıldı. Kadın, acil durum freni sayesinde ölümden kurtuldu. Fail olay yerinden koşarak kaçtı. Kısa süre sonra polis tarafından yakalanan fail, kadını raylara itmesinin hiçbir sebebi olmadığını söyledi.
Türkiye’de kadınlar hiç tanımadıkları erkekler tarafından öldürülürken İrlanda ve Belçika’da da kadınlar bunun benzerini yaşayabiliyorlar. Dünyanın her yerindeki kadınlarla uğradığımız eşitsizlikler ortak. Bunun yanında Türkiye’den Belçika’ya kadar kadınlarla mücadelemiz de ortak.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri dünyadaki tüm kadınların ortak konusudur. İrlanda’da Ashling Murphy’nin öldürülmesinin ardından yapılan eylemlerde gördüğümüz gibi, kadınlar tüm dünyada özgür ve eşit yaşamak için mücadele ediyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yasaların ve uluslararası sözleşmelerin etkin uygulanmaması dünyanın her yerinde failleri cesaretlendirirken, kadınlar mücadeleden ve kazanımlarından asla vazgeçmiyor.