Asgari Ücret Düzenini De, Erkek Egemenliğini De Yıkacağız

Haftalardır süren asgari ücret tartışmalarının sonucunda 2022 yılı asgari ücretinin 4250 TL olacağı açıklandı. Ülkede her yıl, yıl sonuna gelirken asgari ücret tartışmaları alevleniyor. Siyasi iktidarın temsilcileri çıkıp her yıl “işçimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyorlar. Bu yıl da yine aynısı oldu elbette. Ama bu yılki tartışmaların bazı farkları var. Ekonomik krizin yakıcı hale gelmesi, artan yoksulluk, kur karşısında TL’nin sürekli değer kaybetmesi, bunun sonucunda başta en temel ihtiyaçlar olmak üzere her şeye sürekli gelen zamlar… Bunlar emekçi halkın en yakıcı gündemleri. Tüm bunların sonucunda yoksulluk sınırı 10.395 TL olarak belirlendi. Yoksulluk sınırı buyken 4250 TL kime yeter?

Pandemiyle birlikte ekonomik kriz emekçi halklar tarafından daha çok hissedilmeye başlandı. En temel ihtiyaçlara dahi ulaşılamaz pozisyona gelindi. Her gün sokak röportajlarında halkın ne durumda olduğunu kendi ağzından dinliyoruz. Siyasi iktidar temsilcileri yaptıkları konuşmalarda “ekonomimiz şahlanıyor” deseler de durumun öyle olmadığının herkes farkında. Aynı zamanda seçimlerin yaklaştığının da. Nesnellik buyken siyasi iktidarın asgari ücreti halkı biraz memnun edecek derecede arttırmaya çalışacağı beklenen bir şeydi. Sermaye sınıfını ikna edebilecekler mi, edemeyecekler mi belirsizdi. Sonunda asgari ücret için patronlardan alınan gelir ve damga vergisini kaldırılarak bir şekilde anlaşmaya vardılar. Peki asgari ücretin 4250 TL olması işçiler tarafından kabul edilebilecek bir şey mi? Asgari ücret kur karşısında bir günde 10 dolar eridi. Dolar karşısında lira her gün erimeye devam ettikçe gıdadan barınmaya, ulaşımdan giyime kadar her şeye zam geliyor. Böylesi bir somut durum varken, asgari ücret artsa bile yoksulluk halkın sırtında katmerlenmeye devam edecek. Bu yüzden alacakları maaş artsa bile alım gücü gün geçtikçe düşen işçiler için, belirlenen yeni asgari ücret kabul edilebilir değil.

Peki asgari ücret kadınlar açısından ne ifade ediyor? Kadınlar işçi sınıfının yarısını oluşturuyor. Fabrikalarda, ofislerde, iş yerlerinde, çalışma alanlarında kadınlar üretimin tam içindeler. Binlerce emekçi kadın asgari ücretten daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalıyor. Üretimin içerisinde bir sömürüye maruz kalırken aynı zamanda erkek egemenliğinden de kaynaklı olarak iş yerlerinde eşitsizliğe maruz kalıyorlar. Patron işçi çıkaracağında ilk işten çıkarılan kadınlar oluyor. Bu yılki asgari ücret belirlemesinden sonra ilk konuşulan konulardan biri işten çıkarmalar. Türlü indirimlere rağmen maliyeti fazla bulan patronlar önlerinde hiçbir engel olmadan işçileri işten çıkarmaya gidebilecek. Bunun sonucunda ilk işten çıkarılanların işçi kadınlar olacağını biliyoruz. Böylelikle bu asgari ücret düzeninde emekçi kadınların payına ilk gözden çıkarılan olmak, düşük ücret, şiddet ve türlü eşitsizliklerle dolu bir hayata mahkum edilmek düşüyor. Lakin kadınlar tıpkı eşitlik ve özgürlük mücadelesi gibi sınıf mücadelesinin de özneleridir. Asgari ücret düzeninin kadınlara dayattığı tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırmak mücadelemizin bir parçasıdır.

Kadınların iş yerlerinde yaşadıklarının yanında toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı ev işleri, çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi işler de sırtlarında bir diğer yük oluyor. Saatlerce çalışıp işten eve gelen kadınları evde yığınla iş bekliyor. Çeşitli kamusal düzenlemelerle kadınların üstüne atılmadan yapılabilecek olan bu işler kadınların sırtına yüklenerek, kamunun parasını harcamaya değer görülmüyor. Bütçe görüşmeleri sırasında kamu sorumluluğunda olması gerekirken kadınların yaptığı bu işler konu dahi edilmedi.

Bugün ülkede çalışan kesimin büyük bir kısmı asgari ücret civarında ücretlerle çalışıyor. Toplum açlığa, yoksulluğa mahkum ediliyor. Siyasi iktidar ekonomik kriz gerçeğini görmezden gelmeye çalışsa da bunun sonuçlarından kaçamıyor. Somut koşullar bu ekonomik krizden çıkışın o kadar kolay olmayacağını bize gösteriyor. Çözüm sadece hükümetin değişimi de olamaz. Çünkü tüm bu saydıklarımızın sebebi olan dünya çapında bir ekonomik düzen var. Bu düzeni değiştirmenin yolu da, erkek egemenliğini yıkmanın yolu da, kökten değişimi hedefleyen örgütlü mücadeleden geçiyor. Kadınlar ülkede ve dünyada yaşanan hiçbir durumdan bağımsız değiller. Tam içindeler ve türlü eşitsizlikleri ilk yaşayanlar. Bu yüzden elbette mücadelemiz sadece kendimiz için değil. Tüm eşitsizlikleri yıkacak, eşitliğe ve özgürlüğe kavuşacağız.