Dün Dünya Çocuk Hakları Günü’ydü. Tüm çocukların eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu, istismardan, şiddetten uzak bir dünyayı var etmenin yollarını konuşmamız gereken bir gündü. Ancak bizler Dünya Çocuk Hakları Günü’nden hemen önce, 9 gündür kayıp olan 2,5 yaşındaki Müslüme’nin cansız bedeninin bulunduğu haberini aldık. Müslüme’nin şüpheli ölümü herkesi öfkelendirirken, bir çocuğun daha şüpheli ölüm haberi ile karşılaşmamak için mücadele yürütmenin şart olduğunu da hatırlatmalı.
Tam 32 yıldır Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutluyoruz. Ancak hala kaybolan, istismar edilen, öldürülen çocukların haberlerini okuyoruz. Meydanlarda ve adliyelerde bunlara karşı mücadele ediyoruz. Çünkü yıllardır resmi günleri kutlamaya gelince sıraya dizilen yetkililer, o günlerin varlık nedeni olan sistematik sorunları çözmek mevzubahis ise ortada görünmüyorlar. Oysa çocuklara yönelik işlenen sistematik suçların son bulması için yetkililerin, çocukların hak ve özgürlüklerini korumak üzere siyasi irade göstermesi gerekir. Siyasi iktidar tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi, çocukların haklarının korunmasına yönelik Lanzarote Sözleşmesi’ni de uygulamayarak, yok sayıyor. Mevcut yasalar da sorunu çözüme götürecek şekilde uygulanmıyor ve yeni politikalar üretilmiyor. Şüpheli ölümler, çocuğun cinsel istismarı suçları etkin soruşturulmadığı, soruşturulsa da adil ceza verilmediği sürece failler bu süreçlerden yalnızca cesaret alıyor.
Hukuki süreç faillere değil, bu sorunlara karşı mücadele edenlere cesaret verecek şekilde işletilmeli. Müslüme’nin ölümünün açığa çıkması için etkin soruşturma yürütülmeli, sorumlular gereken cezayı almalı. Bizler nasıl ki İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediysek, Lanzarote Sözleşmesi’ni her bir maddesiyle uygulatmak için mücadele etmekten de vazgeçmeyeceğiz. Mücadelemizle Müslüme’nin şüpheli ölümünü açığa çıkaracağız, çocukların öldürülmediği bir dünyayı kuracağız.