Trans bir kadın olan Selin Aynacı, 2020 yılının Ekim ayında, Antalya’da, evinde şüpheli şekilde yaşamını yitirmiş olarak bulundu. Yaşamını yitirdiği gün Selin’in evinde bulunduğu anlaşılan şüpheli kişinin yargılanmasına bu hafta başlandı. Antalya Kadın Meclisimiz, 6 Eylül’de görülen şüpheli ölüm davasının ilk duruşmasına katıldı ve davaya müdahillik talebimizi sundu. Ancak mahkeme, Selin Aynacı’nın “kadın olmadığını” beyan ederek transfobik bir bahane ile davaya katılma talebimizi reddetti.
Mahkeme heyetinin işi trans kadınların cinsiyet beyanlarını sorgulamak değildir. Bu tutumun kendisi mahkemenin suç işlemesi anlamına gelir. Mahkeme heyeti bu söylemiyle translara yönelik işlenen nefret suçlarının bir parçası olmaktadır.
Transfobik mahkemenin beyanının aksine, Selin Aynacı kadındır. Mahkemenin bunu kabul etmemesindeki tek sorun transfobi üretiyor olması da değil. Selin Aynacı’nın cinsiyetini reddeden mahkeme, bu davayı “şüpheli kadın ölümü” olarak inceleme yolundan da çıkmış oluyor. Oysa dava süreci, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve onun bir sonucu olan kadınların şüpheli şekilde yaşamını yitirmesi göz önünde bulundurularak yürütülmeli. Mahkeme ise yaşamını yitirenin bir kadın olduğunu bile kabul etmeyerek davayı “kadına karşı işlenen suç” olma ihtimalinden sıyırmış oluyor. Mahkemenin yaklaşımı, gerçeğin açığa çıkması ve dolayısıyla adaletin sağlanması yolunda da bir engel oluşturuyor.
Duruşmada sanık birçok çelişkili beyanda bulundu. Selin’in cinsiyetini sorgulamak için kolları sıvayan mahkemenin, bu çelişkileri irdelemeye gelince sanığa hiçbir sorgulama yöneltmediğini gördük. Bu durum eşitsizliğin mahkeme salonlarında nasıl perçinlendiğini bize somut olarak gösteriyor.
Kadın Meclisleri olarak pek çok kadının şüpheli ölüm davasını takip ettiğimiz gibi Selin Aynacı’nın davasının da peşini bırakmayacağız. Etkin bir kovuşturma süreci ile tüm şüpheler açığa çıkana ve adalet sağlanana kadar durmayacağız.