Ümitcan Uygun’un tahliye haberi ile Aleyna Çakır’ın şüpheli ölümü tekrar gündeme geldi. Aleyna’nın geçtiğimiz yıl Haziran ayında Ankara’da evinde asılı halde bulunmasının ardından 1 yıldan fazla zaman geçti. Yaşamını yitirdiği günden bugüne dek Aleyna Çakır’ın şüpheli ölümündeki gerçeklerin açığa çıkarılması mücadelemizi Kadın Meclisleri olarak sürdürdük. Ancak geldiğimiz noktada soruşturma süreci halen tamamlanmış değil. Peki neden süreç bu kadar uzuyor?
Önce adli tıp raporu beklendiği için sürecin uzadığını söylüyordu adli merciler. Rapor geldi. Aleyna’nın asılma sonucu öldüğü, ancak kendini mi astığı yoksa başka birisi tarafından mı asıldığını hukukun ortaya koyabileceği belirtildi raporda. Rapor da geldikten sonra beklentimiz artık davanın açılmasıydı. Bu kez de Aleyna’nın tırnaklarında ve cinsel muayenesinde tespit edilen DNA’nın henüz kıyaslanmadığını öğrendik. Mücadelemiz sonucu DNA kıyaslaması için harekete geçilebildi ve DNA’nın Ümit Uygun’a ait olduğu kesinleşti. Bu kez artık dava açılacak derken, kamera görüntüleri ve telefon görüşmelerinde eksikler olduğu anlaşıldı. Derken Aleyna’nın ölümüyle ilgili dosyada şüpheli sıfatı bile olmayan Ümit Uygun, uyuşturucu madde kullanımı nedeniyle tutuklandı. Tutuklama haberinin ardından toplumun tepkisi kısmen de olsa azaldı. Biraz da bunu fırsat bilen adli yetkililer tarafından Aleyna’nın şüpheli ölümüyle ilgili dosya türlü gerekçelerle halen bekletiliyor.
Şüpheli kadın ölümlerinde gerçeklerin açığa çıkması için soruşturma ve kovuşturma süreçlerinin etkin biçimde yürütülmesi gerekiyor. Yani en ufak bir delilin dahi atlanmadan, adalet mekanizmasının çok daha titiz çalışması gerekiyor. Oysa böylesi bir titizlikle ilgisi dahi olmayan, toplumun tepkisini kriter alarak işleyen ya da işlemeyen hukuki süreçlerle karşılaşıyoruz. Yine yakın zamanda Duygu Delen davasına olan ilginin azalmasının hemen ardından sanığın tahliye edilmesi kararı böyle değerlendirilebilir. Şüpheli başka suçtan tutuklu olduğu için ilginin azaldığı Aleyna Çakır dosyasının halen bekletilmesi de bize bunu gösteriyor. Ancak tam da burada davaların sistematik biçimde takip edilmesinin önemini görüyoruz. Çünkü her ne olursa olsun davaları takip etmekten vazgeçmeyen Kadın Meclisleri var. Davalara ilgi azaldıkça aksayan hukuki süreçlere tanık olsak da, tamamen üstününün kapatılamamasını sağlayan işte bu örgütlü mücadeledir.
Peki Aleyna Çakır'a adalet için ne yapmalı? Elbette Türkiye’nin dört bir yanında kuvvetli ve örgütlü bir kadın hareketini yaratanlar şüpheli kadın ölümlerinin üzerinin örtülmesine asla izin vermeyecek. Aleyna’nın canlı yayında bayıltılması hakkında devam eden “tehdit” ve “konut dokunulmazlığını ihlal” davasını Kadın Meclisleri’nin takip etmesinin son derece önem taşıdığını asla unutmamalıyız. Bu dava Aleyna’nın şüpheli ölümünü açığa çıkaracak verileri de bize veriyor. Aleyna için adaleti sağlamaktan söz eden herkes, adaleti sağlayacak şeyin salt bir sosyal medya tepkisi olmadığını da bilmeli. Mücadelemizle kadın cinayetlerini şüpheli bıraktırmayacağımızı anlatmaya devam etmeliyiz.