Mafyatik İlişkilere Mahkum Değiliz; Kamu Görevini Yapacak

Sedat Peker’in açıklamalarıyla, her geçen gün kirli ilişkiler ortalığa saçılmaya devam ediyor. Son olarak İçişleri Bakanı’nın gizli ortağı ve kasası olduğunu iddia ettiği kişilerden bahsediliyor. Bu kişilerin Esenyurt’ta binlerce mülke sahip olduğu ve birçok yolla ihaleler aldıklarını söylüyor. En vahim iddialardan biri de: Sahip oldukları üniversiteyi kullanarak yoksul durumda olan genç kadınlara burs vermek ve sonrasında da genç kadınları kendileri ya da başkalarıyla birlikte olmaya zorlamak.

Genç kadınların içine çekildikleri durumu görüyorsunuz. Bu iddialar, bazı gerçeklikleri buz gibi önümüze seriyor. Her fırsatta “ahlak bekçisi” kesilenlerin, genç kadınları mecbur bıraktıkları durum ortada. Genç kadınların bedenleri, cinselliği üzerinde erkekler tahakküm kuruyor. Bu durumu kendi çıkarları için kullanmaları da kadınların yaşadığı bir eşitsizlik biçimi.

Peki genç kadınlar neden buna mecbur bırakılıyor? Paylaşımlarda da dikkatinizi çekmiştir, bu kişiler yoksul genç kadınları seçiyorlar. Genç kadınlar da okumak ve okuyabilmek için gerekli olan bursa sahip olabilmek bu durumu kabul etmek zorunda kalıyorlar. Kamu bu ülkenin gençleri için temel olan eğitim hakkını sağlamıyor. Eğitim hakkı dediğimizde, elbette sadece bir okula kayıt yaptırmaktan bahsetmiyoruz. Üniversite okuyacak bir öğrencinin barınma, giyinme, beslenme, sosyal ihtiyaçlarına kadar pek çok kalemden bahsediyoruz. Alınan krediler tüm gençlerin belini büküyor. Üniversite okuyan gençlerin, çoğu artık çalışmak da zorunda. Ucuz işgücü olarak patronlar için de bulunmaz bir fırsat. Gençler mezun olduktan sonra ise iş bulabilme ümidi bile taşıyamıyorlar. Emekçi halk çocuklarının eğitim hakkına sahip olabilmeleri için, tüm bu maddi zorlukları aşması gerekiyor. Yoksul genç kadınlar için eğitim, barınma ihtiyaçları başlı başına bir mesele. İşte tam olarak bu maddi koşullarda başkalarına, bu mafyatik ilişkilere mecbur bırakılıyorlar. Ya da eğitim haklarından vazgeçmek zorunda bırakılıyorlar. Sınırlandırılmış bir hayata mahkum ediliyorlar.

Anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti, sosyal bir devlettir. Yani anayasaya göre barınma,eğitim, gibi ihtiyaçların sağlanması devletin sorumluluğundadır. Yine anayasaya göre kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Bu devletin bir lütfu değil, anayasal haktır. Her ne kadar eğitim kamusal olmaktan çıkarılıp, tamamen özelleştirilmeye çalışılsa da bizler anayasal haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz.

Bir iktidarın var olan kaynakları, kim için ne için kullanacağı politik bir tercihtir. Bugün AKP iktidarı döneminde bu tercihin halk ve halkın yararı olmadığını gayet iyi biliyoruz. Kaynaklar emekçi halkın çocuklarının eğitimi, barınması için kullanılmıyor. Ama biz her gün, milyon dolarlarla üç beş şirkete verilen ihaleleri, uyuşturucu trafiklerinde dolaşan paraları, kirli mafyatik ilişkilerle elde edilen paraları, mülkleri okuyoruz. İktidarın kurmuş olduğu bu düzende, emekçilere, gençlere, kadınlara düşen yoksulluk, enflasyon, işsizlik. İşte genç kadınları bu ilişkilere mecbur bırakan da kurmuş oldukları bu sistemin ta kendisi. Genç kadınlar için de tüm gençler için de kamusal eğitim hakkı için mücadele edeceğiz. Anayasayı, yasayı, sözleşmeyi uygula diyerek; genç kadınları mahkum ettikleri bu karanlığı söküp atacağız.