23 kez suç duyurusunda bulunan, öldürüldüğünde çantasından “ben öldükten sonra mı bana yardımcı olacaksınız?” yazan bir şikayet dilekçesi çıkan Ayşe Tuba Arslan’ın davasında, istinaf mahkemesi 15 kez satır ve bıçakla yaralanmasına rağmen “canavarca hisle öldürme” olmadığına karar verdi. Faile haksız tahrik indirimi uygulanarak 24 yıl hapis cezası verildi.
Fail cinayeti gerçekleştirdiğinde boşanmış olmalarına rağmen, Ayşe Tuba’nın başka erkeklerle konuştuğunu öne sürerek “beni aldattı” dedi. Hakim de buna dayanarak “haksız tahrik” indirimi verdi. Kadınlar boşandıklarında bile kendi hayatları hakkında karar vermek için çaba sarf ediyor. Boşanma kararı aldığı için öldürülen yüzlerce kadın var. Buna rağmen boşanmış bir kadının katiline aldatma bahanesiyle haksız tahrik indirimi nasıl verilebilir? Kadın cinayeti davalarında verilen haksız tahrik indirimleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en büyük örneklerinden biridir. Bu indirimlerle adeta öldürüldüğü için kendini savunamayan kadınların bu durumundan faydalanılıyor, fail yargılanacağına kadınlar yargılanıyor.
23 kez şikayetçi olan, başvurması gereken mercilere başvurmuş bir kadın yaşamak için daha ne yapmalı? Kadınlar haklarını biliyor ve bu yola başvuruyor, hem de bıkmadan usanmadan onlarca kez başvuruyor. Ama o mercilerden yanıt alamıyor, yetkililer yaşam savaşı veren kadınlara kulaklarını tıkıyor; kapıdan geri çeviriyor. Ayşe Tuba Arslan’ın dilekçeleri sonucu faile ev hapsi bile uygulanmadı. Verilen koruma kararlarına rağmen öldürüldü.
6284 ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmayışının en çarpıcı örneklerinden biridir Ayşe Tuba Arslan. Öldürüldükten sonra yasaları uygulamayan tek bir kişi bile cezalandırılmadı. Koruma kararlarına rağmen öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın ölümünde “ihmal yok” dendi, yetkililer sorumluluğu üzerinden attı. Peki kimin suçu var Ayşe Tuba Arslan’ın ölümünde? Cevabı herkes biliyor. Yasalar etkin uygulansa şu an yaşayacak olan nice kadından biri. Ama bu sorumsuzluk yüzünden bir kadın öldürülmesine rağmen hiçbir yetkiliye yaptırım uygulanmıyor.
Geçtiğimiz haftalarda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Bir kadın, polise gittiğinde bir savsaklama varsa hesabını sorarım” demişti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri olarak biz de İçişleri Bakanlığı’na Ayşe Tuba Arslan’ın ölümünde görevini savsaklayanlara bir yaptırım uygulanıp uygulanmadığını sorduk. Buna verilecek cevap, kadın cinayetlerinin önemli bir sebebini bir kez daha gözler önüne serecek. Uygulamada kadın cinayetlerini durduracak olan adımların hepsinde ihmal, kasıtlı bir sorumsuzluk var. Kolluk kuvvetleri 6284’e göre koruma sağlamadı ve sonucunda Ayşe Tuba Arslan öldürüldü, bu kolluk kuvvetlerine bir yaptırım uygulanmadı, faile indirim uygulanarak ceza verildi. Tüm aşamalarda yasalar ve sözleşmeler çiğneniyor. Bu uygulamaların hiçbirinde caydırıcılık yok. Neredeyse failin sırtı sıvazlanıyor.
Sorumluluğu üzerlerinden attıkları gibi adaleti bile sağlamıyorlar. Utanmaları yok, özürleri kabahatlerinden büyük. “Ben öldükten sonra mı bana yardımcı olacaksınız?” diyen Ayşe Tuba Arslan’ın sesini yine sadece kadınlar duyuyor. Öldürüldükten sonra en azından adalet sağlanır diye düşünerek o soruyu sormuş olmalı Ayşe Tuba Arslan ama ne acı ki olanların yanında bu soru bile hafif kalıyor.
İstanbul Sözleşmesi’ni yıllarca etkin uygulamayan, şimdi de sözleşmeden çekilme kararı veren siyasi iktidarın tek yaptığı göstermelik genelgeler yayınlayarak -mış gibi yapmak. İstanbul Sözleşmesi kaldırılıyor diye kadına şiddet artmayacak diyen yetkililerin, daha Sözleşme kaldırılmadan alınan bu karardan haberi yok mu? Yaptıkları açıklamalarla kadına şiddete karşı olduklarını, kadın cinayetlerini azaltma girişimleri yaptıklarını söylüyorlar. Ama sözleriyle uygulamalar hiçbir zaman örtüşmüyor. Ancak büyüyen kadın mücadelesi sayesinde bu söylemleri de sürdürmek zorundalar.
İşte bu baskıyı her gün arttıracağız, yasaları uygulamalarını sağlayacağız. İstanbul Sözleşmesi’nin her bir maddesini hayatın her alanında uygulatacağız. Sanıyorlar mı ki Ayşe Tuba Arslan’ın hesabını sormayacağız. Kadınların şikayet dilekçelerini nasıl her yere asıp seslerini duyurduysak o dilekçelerin cevapsız kalmamasını da sağlayacağız. Yolumuz uzun ama aydınlık. Ayşe Tuba Arslan davasının da peşini bırakmayarak adil bir karar verilmesini sağlayacağız. En önemlisi de ihmali olanlara da yaptırım uygulanması için sorularımızı sormaktan ve yasal haklarımıza başvurmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.