Aleyna Çakır’ın evinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiş halde bulunmasının üzerinden tam bir yıl geçti. Bir yıldır ailesi ile birlikte hukuki olarak da meydanlarda da Aleyna’nın şüpheli ölümünü aydınlatmak için mücadele ediyoruz. Aleyna’nın ölümünün arkasındaki gerçek açığa çıkana kadar da mücadelemiz devam edecek.
Aleyna Çakır’ın Ümitcan Uygun tarafından canlı yayında uğradığı şiddet ve Aleyna’nın baygın halleri sosyal medyada çok gündem olmuştu. Burada ele almamız gereken konu Aleyna’nın daha sonra uğradığı bu şiddetten dolayı gidip Ümitcan Uygun hakkında şikayette bulunması. Ardından şikayetini geri çekse de ŞÖNİM’lerin, savcıların hiçbir şey yapmadığı gibi bir gerçeklik var. Kadınlar her gün kendi hayatına dair karar almak istedikleri için şiddete uğruyor. Bu yüzden şikayet geri çekildiğinde bile ŞÖNİM’ler izleme yapmaya devam etmeli. Savcılar bu konu ile ilgili süreç işletmelidir.
Aleyna Çakır’ın şüpheli ölümünün üzerinden birkaç hafta sonra ülkede bu kadar gündem olmasından dolayı savcılık eski şikayetlere göre tehdit ve konut dokunulmazlığına ihlalden Ümitcan Uygun’a dava açtı. Bu bile Aleyna’nın ölümünün bu kadar gündem olmasıyla yürüttüğümüz mücadele sonucu oldu. Geç işletilen hukuki süreçler kadınları yaşatmıyor.
Kadınlar birçok ilde Aleyna’nın şüpheli ölümünde gerçekler açığa çıkarılsın diye mücadele etti. Ama bu kadar gündem olmasına rağmen ölümü şüpheli olan bir kadın varken Ümitcan Uygun’un adı aylarca dosyada şüpheli sıfatı ile bile geçmedi. Aylar sonra uyuşturucudan tutuklanan Ümitcan Uygun’dan DNA örneği alındı. Ve Aleyna’nın cinsel muayenesinde bulunan DNA örneği ile Ümitcan Uygun’un DNA’sı eşleşti. Ardından şüpheli sıfatıyla ifadesi de alınan Ümitcan Uygun’un ismi şu an dosyada şüpheli olarak geçiyor. Ama bir yıl geçmesine rağmen ortada bir baş şüpheli varken hala Aleyna’nın şüpheli ölümü ile ilgili süreç tamamlanmış değil. Her gün kadınların ölümü şüpheli bırakılırken sürecin bu kadar yavaş işlemesi sonucunda cezasızlıkla karşılaşıyoruz. “Delil yetersizliği, zaman aşımı” gibi durumlarla karşılaşıyoruz ve bu da kadın cinayetlerinin şüpheli bırakılmasına sebep oluyor. Bizler bu süreç en hızlı en temiz şekilde yürüsün diye mücadele etmeye devam edeceğiz. Aleyna Çakır’ın şüpheli ölümünü aydınlatacağız.
Aleyna Çakır’ın şüpheli ölümünün üzerinden birkaç ay sonra Ümitcan Uygun’un annesi Gülay Uygun da Ankara’da ormanlık bir alanda başından silahla vurulmuş şekilde ölü bulundu. Dosyanın üzeri intihar diyerek kapatılmadan Gülay Uygun için de etkin bir kovuşturma ve soruşturma süreci işlemeli.
Yürüttüğümüz mücadele gerçekten üzerimize yıkılmış bir yük mü?
28 Mayıs Cuma günü Ankara Adliyesi’nde Aleyna Çakır’ın tehdit ve konut dokunulmazlığını ihlal davası vardı. Ankara Kadın Meclisi’nden üyelerimiz ve gönüllü hukukçularımız oradaydı. Duruşma sonrası basın açıklaması gerçekleştirmek istendiğinde polis engeliyle karşılaştılar. Polis konuşmasında diyor ki: “Bu işin sorumlusu Kadın Meclisleri de değil, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da. Her şeyi onların üzerine yıkmayın.” Yürüttüğümüz mücadeleyi üzerimize yıkılmış bir yük olarak görmüyoruz. Bu bizim sorumluluğumuz. Eşit ve özgür yaşadığımız yarınlara kavuşmak için mücadele ediyoruz. Yetkililerden, kolluk kuvvetlerinden mücadelemize gölge olmamalarını üzerlerine düşeni yapmalarını istiyoruz.
Şüpheli kadın ölümleri ve İstanbul Sözleşmesi
Kadınlar her gün öldürülürken, şiddete uğrarken artık kadın ölümlerinin şüpheli bırakılmasıyla karşılaşıyoruz. Kadın cinayeti mi, doğal bir ölüm mü bunun açığa çıkması için mücadele ediyoruz. Bunun açığa çıkması etkin bir soruşturma ve kovuşturmayla mümkün olabilir. Aleyna Çakır gibi şüpheli ölümü açığa çıksın diye mücadele ettiğimiz daha birçok kadın var. Şüpheli kadın ölümlerinde süreç hep yavaş ilerliyor. Bu süreç hızlandırılmalı, kadınların ölümlerinin dosyaları savcılıklarda arka sıralara itilmemeli.
Kadınlar her gün erkek şiddetinin bin bir türü ile karşılaşırken İstanbul Sözleşmesi’nden imza geri çekildi. İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulansaydı birçok kadının şüpheli ölümü daha hızlı ortaya çıkardı. Çünkü İstanbul Sözleşmesi “etkin bir kovuşturma ve soruşturma süreci olmalı” der. Bu yüzden bu hukuksuzca alınan imzanın geri çekilmesi kararı bizim ve toplumun nezlinde yok hükmünde. İstanbul Sözleşmesine sahip çıkıyoruz. İstanbul Sözleşmesi sayesinde birçok şüpheli kadın ölümümün açığa çıkabileceğini biliyoruz.