Kadın Meclisleri “Anayasayı, yasayı, sözleşmeyi uygula” siyasal hattıyla ilgili Türkiye Kadın Meclisi toplantısı gerçekleştirdi. 70 farklı ilin Kadın Meclisleri, İlçe Kadın Meclisleri, meclis kurulmak üzere olan illerden ve ülkelerden üye kadınlar bir aradaydı. İşçi Kadın Meclisleri, Üniversite Kadın Meclisleri, Lise Kadın Meclisleri aynı toplantıda hazırdı.
Dile kolay 750 kadın Türkiye Kadın Meclisi toplantısında buluştu, değerlendirme yapmak için sıraya girdi.
Alınan sözlerde İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesiyle başlayan hukuksuzlar değerlendirildi: Gayrimeşru siyasi iktidarın zorbaca ülkeyi yönetme çabası. Her gün çıkan hukuksuz genelgeler. Halkın aşılanamaması, öğrencilerin yüz yüze sınava zorlanması. İçki yasağı, görüntü alma yasağı. Gökkuşağının yasaklanması, eylem yapmanın yasaklanması. İkizdere’de Cengiz Holding’in korunması. Pandemide işten atmak için Kod 29 bahanesinin kullanılması gibi birçok hukuksuzluklar ele alındı.
Tüm bunlar konuşulurken her bir saldırının aslında toplumsal mücadelelere nasıl çarptığını da ifade etti kadınlar. Hukuksuzlukların mücadelelerle ortaya çıkarıldığını anlattılar. Yasakların aslında yasaklanamama haline dönüşmesinin cesaret verdiğini söylediler. İkizdere’de doğasına sahip çıkanlar, alkol satış yasağını tanımayanlar, her yeri gökkuşağına boyayan LGBTİQ+’lar, direnen işçiler, gençler var dediler. Mevcut Anayasa yeterince eşitlikçi ve özgürlükçü olmasa da buna bile uymayan bir iktidar karşısında tüm toplumsal kesimlerin Anayasa’ya sahip çıkmasının önemli olduğu vurgulandı.
Başka ortamlarda değerlendirme yapmanın “iş konuşmak” varken küçümsendiğine şahit olabilirsiniz. Kadın Meclisleri için ise kolektif siyaset üretmek en önemli konu. Türkiye Kadın Meclisi toplantısında kadınlar önce politik değerlendirmelerini yaptılar, yorumlamak istediler. Tüm değerlendirmeler sonucunda ancak geliştirici öneriler birbiri ardına gelebildi. Ancak o zaman tüm söz alan kadınlar önerilerin hayata geçmesi için görev de aldı.
Meclis toplantısında, mücadelede yetişmekte olan kadınların sorumluluk sahibi sözleri kendini gösteriyordu. O sözlerin her biri güven veriyordu. Kadın cinayetlerini durdurma mücadelesiyle toplumsal dönüşüme ciddi katkılar sağlayan kadınlar şimdi de tüm toplumun iyiliği için mücadele edelim diyorlar. 6284’ü kadınlar için tüm topluma nasıl öğrettiysek şimdi de Anayasa’yı da öğretelim diyorlar. İstanbul Sözleşmesi’ne nasıl sahip çıkıyorsak tüm toplumsal kesimlerle buluşacağımız “Anayasayı, yasayı, sözleşmeyi uygula” mücadelesini de yürütürüz diyorlar. Bizi ne ilgilendirir demediler, sadece kadınları ilgilendiren yönlerine bakalım da demediler tam aksine bize tüm topluma yön vermek için sorumluluk düşer dediler. Toplumun farklı kesimleri tarafından, parçasal olarak dile getirilen tüm itirazları bir yöne kanalize edebiliriz dediler. Bunu diyebilmeyi sağlayan örgütlü mücadeleydir. Tüm eylemlerin, protestoların, toplumsal tepkilerin buhar olup uçmamasını sağlayan, birikmesini sağlayan şey Kadın Meclisleri örgütüdür.
İlk defa katılıp özgürce fikrini söyleyen kadınlar bir önceki sözden cesaret alarak değerlendirme de yaptı zengin öneriler de getirdi, “Ben de görev almak istiyorum.” da dedi.
Her söz alanın mikrofonu açtığında heyecanla titreyen sesi mücadelenin canlılığının en önemli belirtisiydi. Hiçbiri süslü, formalite sözler değil mücadelenin içinden gelen seslerdi. İnterneti elverdiğince kamerasını açan kadınların umut dolu gözlerinin ışığıysa o küçücük kare ekrandan hepimize ulaştı.
Cılız, çelimsiz, vakur, özgüvenli, naif, sert, yumuşak, yüksek, alçak birbiriyle yoğrulan tüm sesler yani fikirler toplantı sonunda ülke çapında koca bir iradeye dönüştü.
Artık her gün, her yerde “Anayasayı, yasayı, sözleşmeyi uygula!” sesi yükselecek.