2018’de “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” ve “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı” bir Kanun Hükmünde Kararname ile birleştirilmiş “Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı” olmuştu. Birkaç gün önce ise yine bir gece yarısı kararnamesi ile kendi birleştirdikleri bakanlıkları yeniden ayırdılar. Şimdi “Aile ve Sosyal Hizmetler bakanlığı” ve “Çalışma ve Sosyal Güvenlik” diye iki ayrı bakanlık oldu.
Peki neden birleştirdiler? Ne oldu da ayırdılar?
Birleştirdiler çünkü iş ve aile yaşamını uyumlaştırmak istediler. O süslü cümlenin arkasında önemsizleştirmeye çalıştıkları iki gerçek vardı. Toplumun en önemli iki sorunu: İşsizlik ve kadın cinayetleri. İktidara göre ise sorun işçiler ve kadınlar gibi. Hane halkı ucuz işgücü olarak, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarına mahkum edilecekti. Kadınlar geleneksel rolleri gereği bakım, temizlik gibi ev işlerini de yapacaktı. Bunu da aile gibi bir kutsallık atfedilen bir kurumla yapabilirdi. En küçük ekonomik birlik de orasıydı. Annelik en önemli kariyerdi. Halkın yoksulluğuna karşı bir politika üretilmeyip sosyal hizmet adı altında sadaka gibi yardımlara mahkum edilecekti.
Tüm bunları yapmaya çalıştılar ama evdeki hesap çarşıya uymadı.
Hem toplum artık değişiyor hem de bıçak kemiğe dayanıyor. Kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini durdurma mücadelesi toplumsallaştı. Her bir öldürülen kadının ardından meydanlar doldu. Ekonomik kriz ve işsizliğin gizlenecek bir yanı kalmadı. Pandemi koşullarında bile işten atmanın “Kod29” bahanesini işçiler açık ediyor. Eşit, özgür yaşamak için mücadele eden kadınlar, haklarının peşine düşen işçiler örgütleniyor. Toplumsal mücadelelerin ağırlığını ortaya koymasıyla birlikte tek bir bakanlığın bu sorunlara bakamayacağı ortaya çıktı.
Kurulan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kadınların sorunlarına çözüm bulmayacağı ismiyle bile ortadadır. Kadınlar aile ile tanımlanamaz. Erkek egemen toplumlarda kadınlar toplumsal olarak norm kabul edilen rolleriyle aile içerisinde sindirilir. Halbuki kadınlar aile olsun ya da olmasın aile’den ayrı hakları olan yurttaşlardır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sonucu öldürülen yüzlerce,tecavüze uğrayan binlerce, şiddete uğrayan onbinlerce, eşitsizliğe uğrayan milyonlarca kadın için bir yerin alt birimi bile yetkili kılınamaz. Her ne yetki varsa kadınlar adına kullanılmalı. İmkanlar kadınlar için seferber edilmeli. Kurulan bakanlığın ismi de kendisi olmalıdır.
Bu yüzden kadınların uğradığı her türlü ayrımcılığı ve eşitsizliği ortadan kaldırmak için Kadın Bakanlığı şart!