Gizem Demir'in yarinhaber.net/ 'te yayınlanan yazısını paylaşıyoruz.
***
Kadın mücadelesi, Türkiye’de ve dünyada sistematik bir şekilde artan erkek egemen siyasi baskıya rağmen her geçen gün güçlenerek büyüyor. 8 Mart’ı yapılması gerekenleri belirten, özgürlüğü ve eşitliği kazanacağını bilen binlerce kadının meydanlarda olduğunu görerek arkamızda bıraktık.
Binlerce kadının alanlarda, meydanlarda son 2 senedir gittikçe artan polis engellemelerine ve şiddetine rağmen “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” sloganını atması elbette tesadüf değil.
Kadınlar, 12 yıl önce “Kadın Cinayetlerini Durduracağız” dedi ve “kadın cinayeti” gerçeğini topluma bütün verileriyle ay ay raporlayarak gözler önüne sermeye başladı. Tanımdan sonraki aşama bu sorunun nasıl çözüleceğini adım adım anlatmak oldu.
Kadınların her gün maruz kaldığı sistematik eşitsizlik de mücadeleleri de tüm dünyada ortak. Boşanmak istediği için öldürülen kadınlar, birlikte olduğu erkekten ayrılmak istediği için şiddete uğrayan genç kadınlar, ölümleri şüpheli bırakılan kadınlar için verilen mücadele ortak. Bütün bu deneyimler, farklı coğrafyalardan, ülkelerden kadın örgütlerinin de katılımıyla İstanbul’da İstanbul Sözleşmesi’ni ortaya çıkardı. Kadınlar bu sözleşmeyi dünya ülkelerine imzalattı ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için mekanizmaları tek tek anlattı. Koruma, kovuşturma, önleme ve bütünlüklü politikalar geliştirerek kadına karşı şiddetin var olmayacağı bir toplumun hayal olmadığını gösterdi.
EŞİTLİĞİN KAPISINI ÖRGÜTLÜ MÜCADELE AÇACAK
İstanbul Sözleşmesi eşit yurttaşlık hakkı için kaldıraç etkisi yarattı. Bir kadın kolluk kuvvetleri tarafından tekrar evine gönderilmesin, başka Ayşe Paşalı’lar olmasın diye; kadın cinayetleri kapsamlı soruşturulsun, başka Münevver Karabulutlar olmasın diye kadınlar “6284 kadınların can simidi”dir dedi. Kadınlar, kendi hayatlarına dair her alanda karar vermek istediğini, kıyafetlerinin kendi manifestoları olduğuna dair seslerini yükseltti. 2017 yılında “Kıyafetime Karışma” eylemlerini gerçekleştirdi. Bu eylem kadınların özgür yaşam bağlamını da ele alması gerektiğini gösterdi. Çünkü her öznenin içkin sorunları, bu soruna dair çözüm farklıydı. Bu fikirler eşit ve çoğulcu bir zeminde yer bulmalıydı. Bu noktada özgür ve eşit yaşamı kurmak için Kadın Meclisleri’ni hayata geçirdik.
Ancak kadınlar canhıraş eşit yurttaşlık haklarını elde etmek, ilerletmek ve kendi hayatlarına dair karar vermek için mücadele ederken; yetkililer halen failleri cezasız bırakmaya devam ediyor. Cezasızlıktan cesaret bulunuyor, şiddet daha da vahşileşiyor. Artık şüpheli kadın ölümleri kadın cinayetlerini geçiyor.
Eşitsizlik toplumun her alanında derinleşerek devam ediyor. Eve ek gelir getirenler olarak görüldüğü için önce kadınlar işten çıkarılıyor.
Diğer bir deyişle, kadınlar her gün hem erkek egemenliğine hem de mevcut ekonomik sisteme karşı yaşam mücadelesi veriyor.
Bu başlıkların bütünlüklü olarak ele alınması gerektiğini görüyoruz.
Kadınların eşitlik mücadelesinin toplumun eşitlik mücadelesi olduğunu biliyoruz.
Ancak ve ancak örgütlü mücadelenin eşitliğin kapısını açtığını da biliyoruz.
İLMEK İLMEK ÖRGÜTLENİYORUZ
İlk olarak İstanbul’dan Iğdır’a il il Kadın Meclisleri’ni kurduk.
Türkiye’nin 72 ilinde örgütlü Kadın Meclisleri şimdi bu sınırları da aşıyor. Almanya’da, İsveç’te yıldızlı feminamız dalgalanıyor. Çünkü tüm dünyada kadınların mücadelesinin ortak olduğunu biliyoruz. Bundandır ki il meclisleri yetmez, ilmek ilmek kadın mücadelesini büyütmeliyiz dedik: İstanbul’da ilçe Kadın Meclislerini kurduk. Bu meclislerde değişen gündemlere dair kadınlar dinliyor, anlatıyor, sentezleyerek kendi kararlarını alıyor. Çünkü değil her ilin her ilçenin bile ayrı gündemleri, konuları olduğunu biliyoruz. Herkesin öznesi olduğu soruna dair karar alma yetkisi olması gerektiğine inanıyoruz. İlçelerden çıkan bu kararların ilçe çapında ise hızlıca ilçelerde uygulanabileceği; ülke için etkili bir kararsa illere taşınarak tartışma düzlemine açılabilecek sistemi kuruyoruz.
Bu sürecin en hızlı pratiğe döndüğü dönem geçtiğimiz 6 Mart eylemidir. Kadınlar 16 ilçede teker teker toplantılar yaptı. Eski üyeler yeni üyelerle tanıştı. Bölge sorumlularını ve ilçe sorumlularını belirledi. Hep birlikte gündemi değerlendirdi, eylem için yapılması gereken adımları kararlaştırdı. Karar sürecine katılan yeni üyeler hızlı bir şekilde süreci sahiplendi, özneleşme süreci hızlandı. Belirlenen alanlarda ilçe sorumlularının da yönlendirmesiyle çalışmalar yaptı. 2 hafta gibi kısa bir sürede İstanbul’u afiş, stiker ve yazılarla donattı. Aynı zamanda Kadıköy Kadın Meclisi, ilçelerin kendi pankartları ile eyleme giriş yapma fikrini tartışmaya açtı. Bu fikir bütün ilçe meclisleri tarafından kabul gördü. Her ilçe meclisi kendi sloganlarıyla alana giriş yaptı. Esenyurt Kadın Meclisi pankartında “Emperyalist Savaşlara Hayır” yazarken; Kadıköy Kadın Meclisi pankartında “Kadınlar Hep Mi Yüksekten Düşer?” yazıyordu. Kadınlar coşku ile “Kadın Cinayetlerini Durduracağız” sloganlarını atarken ilçe meclisi pankartlarının arkasında yürüdü. Kadınlar olarak herkesin eşit söz sahibi olduğu, dolaylı değil doğrudan temsiliyet hakkının olduğu, herkesin kendi fikri ile yer alabildiği demokratik sistemi meclislerimizle hayata geçiriyoruz.
Biliyoruz ki bütün problemlerin kaynağı olan eşitsizlik, doğrudan söz hakkına sahip olan öznelerin örgütlü mücadelesi ile giderilecek. Çünkü ancak örgütlü mücadelenin ortaya çıkaracağı ortak akıl herkesin faydasını gözetecek. İşte bu mekanizma ile kadınlar her geçen gün daha da haklarını soruyor, öğreniyor ve değil farkındalık; hakları için yeni politikalar ve sistemler geliştiriyor.
“Asla Yalnız Yürümeyeceksin” diyen kadınların umudu hiç bitmiyor, dayanışmayla cesaretle büyüyor. Yarınların bugünlerden daha iyi daha eşit daha özgür olmak zorunda olduğunu bilerek, örgütlenerek ilerliyor.