Bilimin kapıları aralanıyor: Aydınlanma Çağı…
1500 ile 1800 yılları arasında tüm dünyayı etkileyen toplumsal, ekonomik ve siyasal değişiklikler yaşandı. Kilisenin otoritesinden yıkılmaz denilen fikirlere kadar birçok şey bu çağda yerle bir oldu. Elbette bu kadar büyük çaptaki değişiklikler kadınların hayatını en yakından ilgilendiriyordu. Örneğin Galieo’nun keşifleri kilisenin ve otoritelerinin evreni yanlış yorumladığına işaret ediyordu. Bu kadar büyük çapta bir konuda yanılanların kadınlar ve toplumsal diğer konulardaki fikirleri nasıl güvenilir olabilir? Bu soru akla gelebilecek ilk sorudur. Fakat gelişmeler farklı oldu. Jack Holland Mizojini kitabında bununla ilgili “Ama gelişmeler, dünyanın güneş etrafında döndüğüne inanmanın, geleneksel olarak kabul görmüş mizojinik önyargıların ve eylemlerin değişmesinden çok daha kolay olduğunu ortaya koydu.”(1) diyor. Aydınlanma Çağı; mizojiniyi yok edemedi ama birçok şeyi dönüştürdü. Kadınların eğitim alabilme hakkı bu çağın en önemli gündemlerinden biriydi. Filozof Thomos More destekleyen ve kadınların eğitiminden yana olanlar mevcuttu.(2) Kadınların okuma-yazma öğrenmesi, edebiyat ve sanat gibi dallarla ilgilenmeleri, yüksek okula gitmeleri kadınlar ve toplum tarafından tartışılırken buna karşı çıkan tanınmış kişiler de vardı. Örneğin Kral 1. James’ın kadınların eğitim almalarıyla ilgili mizojinist saptamaları vardır.(3) Tüm bu karşı çıkışlara rağmen kadınların eğitim almasının faydaları toplumun belli kesimleri tarafından kabul görmüştü. Aydınlanma Çağı'nda kadınlarla ilgili en önemli tartışma ve değişiklik doğum kontrol yöntemleriydi. Prezervatifin icat edilmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte cinselliğin zevk içinde yaşanabileceği inancı arttı. Başta cinsel hastalıklardan korunmak için düşünülen bu icat daha sonralardan gebeliği önlemek için kullanılmaya başlandı. (4) Kadınların bedenleri hakkında söz sahibi olmaları, mizojinin kadınların bedeni üzerindeki tartışmalarına ve üreme konusuna bir darbe indirmiştir. Cinsel bağımsızlık düşüncesi birçok muhafazakâr ve ahlâkçı tepkiyle karşılaşmış olsa da Batı toplumunda büyümeye devam etti. (5) Aydınlanma Çağı dünyayı büyük bir değişim ve dönüşümün içine soksa da mizojini konusunda kendi dönemine özgü yeni meşrulaştırıcı zeminler yarattı. O dönemin filozofları ve sanatçıları kadına duyulan nefreti meşrulaştırmanın felsefi ve bilimsel sebeplerini buldular. Dünya hızla değişirken Aydınlanma Çağı'nda yaşananlar bir sonraki yüzyıl üzerinde belirleyici oldu. Hem olumlu, hem olumsuz…
Viktoryen Dönemi ve İşçi Kadınlar
Dünya Viktoryen dönemine girdiğinde her dönemde olduğu gibi “kadınların toplumsal konumu” bu çağın da önemli gündemlerinden biriydi. Sanayi Devriminin yaşanmasıyla birlikte kırlardan kentlere göçler başladı. İşçi sınıfının doğuşuyla birlikte bu çağda kadınlar da üretime katılarak çalışmaya başladı. 19. yüzyılda İngiltere’deki işçilerin yaşam koşulları “sefalet” kelimesiyle bile açıklanamayacak düzeydeydi. Bu yoksulluğun işçi kadınların yaşamlarına da çokça etkisi oldu. Kadın olduklarından dolayı işçi kadınların aldıkları ücret genelde aynı işi yapan erkeklerinkinin yarısı kadardı. (6) Prezervatif bu çağda yaygındı ama yoksul kadınların buna ulaşımı çok zordu. Çoğunlukla hâlâ erkeklerin tekelinde olan doğum kontrol yöntemlerinden dolayı kadınlar hamileyken çok zor şartlarda çalışmak zorunda kalıyordu. Orta sınıf kadınların konumu ise Viktoryen döneminde “eşinin iyiliği için kendini feda eden” kadın olarak görülüyordu. Orta sınıf kadınlara biçilen bu hayat olması gereken yaşam biçimi olarak anlatıldı. (7) Aydınlanma Çağı’nda ve Viktoryen döneminde bilimsel keşifler ve kadınların kazandığı haklar karşısında çeşitli mizojinist saptamalar tekrar uygulanmak üzere hayata geçirildi. Örneğin Fransa’da kadınların 18. yüzyılda kazandığı boşanma ve çeşitli hakları 19. yüzyılda çıkarılan bir yasayla kaldırıldı. (8) İlerleyen yıllarda ise İngiltere’de kadınlar çeşitli kazanımlar elde etti. Yoksul kadınların bu haklardan faydalanabilmeleri ise daha karmaşık bir konuydu. Yoksul kadınlar şiddet görselerde genellikle evli oldukları erkeklerden şikayetçi olmuyorlardı. Bunun temel sebebi ekonomik yönden erkeklere bağımlı olmalarıydı. (9) Aynı zamanda Viktoryen döneminde yaygın olan kadına yönelik şiddeti yoksul kadınlar yaşadığı zaman üzerinde durulmuyordu. Viktoryen dönemi biterken 20. yüzyılda kadınları çok yönlü eşitsizlikler bekliyordu. Aynı zamanda kadınların mücadele tarihi yazarak kazandığı haklar…
Savaşların Ortasında Kadınlar
Mücadele sonucunda 20. yüzyılda kadınların kamusal alanlardaki yeri artık daha belirgindi. Çeşitli ülkelerde kadınlar seçme ve seçilme hakkı kazandı. Kadınlar işgücünün önemli bir parçasını oluşturuyordu. Kadınların eğitime katılımı artmış, kadınlar erkeklerin tekelinde olan mesleklere yönelmişlerdi. 20. yüzyıl aynı zamanda kentlerin yakılıp yıkıldığı, ağır sefaletin olduğu, bombalarla milyonlarca insanın öldürüldüğü, tarihin gördüğü en büyük soykırımlardan birinin yaşandığı yüzyıldı… Elbette böylesi bir ortamın kadınlar üzerinde de ağır etkileri oldu. Savaş gibi tüm insanlığı etkileyen dönemlerde çeşitli kazanımlar geriye düşebilir. Bu atmosferde hayatın akışında eşitsizliğe uğrayan dezavantajlı kesimler daha büyük sorunlarla karşılaşır. 2 büyük dünya savaşında da kadınlar diğer ülkelerin askerleri tarafından cinsel saldırıya uğradı. Bir ulusa yönelik nefret, o ulusa ait kadınlara yönelik şiddeti de meşrulaştırdı. Örneğin Nazizm’in tüm Yahudi halkına yönelik faşist politikaları Yahudi kadınlar için çok daha korkunç, zalim şeyler içeriyordu. Tüm tarihsel örneklerde de görüldüğü üzere nefret edilen bir kesime yönelik şiddetten o kesimin içerisindeki kadınlar her zaman çok daha fazla etkilenmiştir. (10) Aynı zamanda Nazizm’in Alman kadınlar içinde çok baskıcı politikaları vardı. Alman kadınların Yahudi ya da Slav gibi Nazizm’in “aşağı ırk” olarak gördüğü erkeklerle cinsel birliktelik yaşaması yasalarla yasaklandı. Onlar için Alman kadınların “namusunun korunması”, ırkın korunması anlamına geliyordu. (11) Savaşlar, katliamlar ile 20. yüzyıl utançla anılacak yıkımlar bıraktı. Tüm bu yaşananların bir daha yaşanmaması için savaşın ve ırkçılığın karşısında yer almak hepimizin görevi.
Beden Politikaları ve Mizojinistler
Tüm tarihsel süreç boyunca kadınların bedenleri mizojinin en önemli konularından biri oldu. Kadınların kendi bedenleri hakkında söz sahibi olmaları fikri mizojinistleri her dönem rahatsız etti. Bu yüzden ilk uygarlıklardan Orta Çağ’a, totaliter devletlerden cumhuriyet yönetimlerine kadar kadınların bedenleri üzerinde hep tahakküm kurulmaya çalışıldı. Dünya 1960 yılında kamusal alanlarda beden politikalarını tartışmaya başlasa da her dönemde bu konu siyasiydi. Mizojinin devamı erkeklerin kadınların bedenleri hakkında söz sahibi olmasına bağlıydı. Bu yüzden cinsel devrimin batıda yaygınlaşması kadın düşmanlarının korkulu rüyalarının ortaya çıkışıydı. Kadınların doğum kontrol yöntemlerine ulaşamaması yönündeki tüm politikalara rağmen, kadınların bedenleri hakkında söz sahibi olması fikri giderek yaygınlaştı.
Bugün dünyada geldiğimiz aşamada mizojini hâlâ varlığını koruyor. Dünyanın dört bir yanında kadın hareketi onu yeryüzünden silip atmak için mücadele ediyor. Mizojiniyi; yenilgiye uğrattık, çokça kazanım elde ettik, tarihin çöplüğüne de göndereceğiz.
(1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11) Holland. Jack. (2006). Editör Canay Şahin. Mizojini Dünyanın En Eski Önyargısı Kadından Nefretin Evrensel Tarihi. 2. Baskı. İmge Kitabevi. Ankara. 2019. sırasıyla s: (142), ss: (144-145), s: (145), (149), (163), (193), (201), (203), (204), (231), (229).