Pandemiyle birlikte hayatımızda birçok şey değişime uğradı. Bir anda evlere kapandık, sokağa çıkma yasakları ile karşılaştık, sosyal yaşamımız ve tüm diğer şeyler tersine döndü. Çalışanlar için “uzaktan çalışma (evden çalışma)” diye bir modele geçildi. Tabii fabrikalar, atölyeler, marketler vb. yerler bu uygulamaya dahil değildi. Bu yerlerde çalışan emekçiler her gün sağlıkları tehlikeye atılarak o iş yerlerine gittiler. Bizler bu yazımızda “evden çalışmayı” inceleyeceğiz.
Pandeminin başlamasıyla birlikte Covid-19’dan korunma imkanı sunduğu için “evden çalışma” avantajlı bir şeydi. Emekçiler bunu röportajlarıyla da farklı yayın kuruluşlarında dile getirdiler. (https://t.co/3tQO2pyb4v) Çeşitli sektörlerde evden çalışmaya geçilmiş olsa da herhangi bir yasal düzenleme yapılmadı. Giderek birçok sorunu içinde barındıran bir uygulamaya dönüştü. Sömürü katlandı, türlü eşitsizlikler üst üste geldi.
Haklarımız Gasp Ediliyor
Patronların da işyerleriyle ilgili bazı sorumlulukları var. Ülkedeki iş yasası bunu söyler. Tarihi süreç içindeki sınıf mücadelesiyle birlikte bu haklar kazanılmış ve ülke yasalarında da yerini almıştır. “Evden çalışma” sistemi ile kimi zaman açık açık, kimi zaman örtük bir biçimde işçilerin hakları gasp ediliyor. Pandemi ile evden çalışmaya gönderilen emekçilerin yemek, ulaşım, internet vb. ihtiyaçları işveren tarafından karşılanmak zorundadır İş ile ilgili gerekli tüm araç gereçlerin aynı şekilde işveren tarafından sağlanması gerekir. 4857 sayılı İş Kanunu 14/6. Madde bunu söyler. Gelin görün ki durum böyle olmadı. İşçilere mobbing yapılarak bu haklarından hiçbirini talep etmeyeceklerine dair sözleşmeler imzalatıldı. İşten çıkarma tehditleri arttı. “Zaten evden çalışıyorlar” diyerek zorla mesai yazıldı. İşçilerin hakları gasp edilirken pandemide kârlarına kâr katan şirketlerin isimlerini okuduk. Bizim o isimleri her duyduğumuzda öfkemiz kabarıyor. Çalışma Bakanlığı ise üç maymunu oynuyor. Denetleme yapmayan, işçilerin haklarını kullanmasının önünü açmayan bir bakanlık var karşımızda. Oysa ki görevi çok başka!
Pandemi ile birlikte tüm dünyada “evden çalışma” arttı. Evden çalışan işçilerin pek önemsenmeyen çalışma koşulları tartışılmaya başlandı. Bu konuda “yasal koruma kapsamını genişletmek, yazılı sözleşmeleri yaygınlaştırmak, sosyal güvenliğe erişimi sağlamak ve işçileri hakları konusunda bilgilendirmek” gibi öneriler yapılıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) da bu konuyla ilgili rapor yayınladı. (https://www.ilo.org/ankara/areas-of-work/covid-19/WCMS_766199/lang--tr/index.htm) Dünyanın birçok yerinde varlığını sürdüren bu soruna karşı işçilerin taleplerinin dinlenmesi, çalışma koşullarının düzenlenmesi gerekiyor. “Evden çalışma”nın sorunlarını görmezden gelen yetkililere karşı haklarımız için mücadele etmeliyiz.
Üst Üste Gelen Eşitsizlikler
“Evden çalışma” kadın işçiler için farklı anlamları ve eşitsizlikleri içinde barındırıyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin kadınlara dayattığı bakım, ev içi emeği ile iş yaşamı aynı hanenin içine sığdırıldı. Bu konuda aklımıza çizilmiş bir karikatür geliyor. (https://textumdergi.net/wp-content/uploads/2020/05/mamahome.jpg) “Evde bilgisayar karşısında çalışırken kendimi bir anda fasulye ayıklarken buluyorum.” diyor kadın işçi arkadaşımız. (https://www.birgun.net/haber/evden-calisan-kadinlar-anlatiyor-10-dakikalik-arada-yemek-koyuyorum-316127) Evde; bir yandan toplumsal cinsiyet eşitsizliği,diğer yandan da iş yaşamının getirdiği diğer yükümlülükler üst üste ekleniyor. Bu da evden çalışan kadınların daha çok ezilmesine neden oluyor. TÜİK’in 2016 yılı verilerine göre “evden çalışma” oranı özel sektörde %2,6 ve bu oranın %89’u kadın. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle kadının yerinin evin içi olarak görülmesinden dolayı evden çalışmaya daha çok kadınlar gönderiliyor. Kadınların “evden çalışması” üretim ilişkilerinin isteklerine göre de şekilleniyor elbette. Kadınları evden çalıştırarak onları üretimin bir parçası yapıyor hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini karşısına almıyor. Kadınların iş yerlerinde yaşadıkları mobbing ve taciz de bu çalışma metodunu tercih etmelerine sebep oluyor. Bu da erkek egemenliğinin kadınları iş yaşamından uzaklaştırmasının başka bir boyutudur. Elimizde ancak TÜİK’in 2016 verileri var. Günümüzde evden çalışma oranının pandemi ile çok daha arttığını biliyoruz. O oran içerisinde de kadınların çoğunluğu oluşturacağını tahmin etsek yanılmış olmayız.
Evden çalışma kadınlar için bazen düşük maaş ve kayıt dışılık demek. Kadınların çalıştıkları birçok işyerinde eşdeğer işe eşit ücret almadıkları zaten bir gerçek. Evden çalışma ile ise bu konu üstü örtülmeye daha çok müsait, takibi yapılmayan bir duruma dönüşüyor. Aynı zamanda işçiler kayıt dışı bir biçimde sigortasız, hiçbir güvencesi olmadan çalıştırılıyor. Bu durum tekstil sektöründe daha fazla karşımıza çıkıyor. Etiket basma ve ev içerisinde çalışabilecek tekstil makineleri evlere gönderiliyor. Kadınlar gün içerisinde belli miktarda üretim yapıp işverene ürünleri gönderiyorlar. Kimi zaman “aileye destek” adı altında küçümsenen bu çalışma şekli kayıt dışılığın en açık örneğini oluşturuyor. Bu çalışma şekli patronların kârına kâr katmasını sağlayan bu sömürü düzeninin temel unsurlarından biri..
Örgütlenmemiz Engelleniyor, İzin Vermeyelim
Toplumsal direnişler öznelerin birbiriyle buluşmasıyla gerçekleşir. Emekçilerin sınıf mücadelesinde de işyerinde bir arada olmak, tartışmak, komiteler kurmak; o işyerini mücadele alanına çevirmek önemlidir. İşçilerin birbirinden uzak olması sorunları artırırken, sendikalaşmayı engeller. Bir kere sorunun kaynağı aynı olsa bile çalışma yeri farklıdır. İşçilerin bir araya gelmesi kimi zaman kilometreleri aşmaya tekabül eder. Bu yüzden “evden çalışma”nın örgütlenmeyi zorlaştırması patronların da işine yarıyor. İşçilerin kolektif mücadelesi tarih boyunca çalışma yaşamına yön vermiştir. Çeşitli düzenlemeler ve haklar bu sayede kazanılmıştır. Bu yüzden sendikalaşma zorlaştıkça, yani örgütlenmedikçe sorunların çözümü de mümkün olmaz. İşçiler örgütlenmedikçe düzenin değişimini hiç konuşamayız.
İşyerinde, evden, nerede çalışırsak çalışalım kapitalist üretim ilişkileri devam ettikçe hep sömürüleceğiz. Kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve sömürü düzeni nerede olursa olsun ezilmeye devam edecek. “Evden çalışan” kadınlar: Örgütlenmemizi engellemelerine izin vermeyelim, nerede olursak olalım orası mücadele alanımızdır.