Kadınların Tercihleri Değil, Erkek Egemenliği Öldürüyor

Ekim ayında Şebnem Şirin, birlikte olduğu iddia edilen erkek Furkan Zıbıncı tarafından öldürüldü. Furkan Zıbıncı’nın cinsel istismar da dahil 6 ayrı suç kaydı olduğu gündeme geldi. Bu konunun gündeme gelmesiyle birçok kişi tarafından şu soruyu duyduk: Kadınlar neden suç geçmişi olan ya da “tehlikeli” görülen erkeklerle birlikte oluyor? Benzer soruları Aleyna Çakır’ın şüpheli ölümü ardından Ümitcan Uygun için de duymuştuk.

Faillerin suç kayıtları ortaya çıktığı zaman gözler hemen öldürülen kadınların nasıl erkekleri tercih ettiğine dönüyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, yani kadın cinayetlerinin gerçek nedenini sorgulama eğilimi geri planda kalıyor. Bunun yerine kadınların neden bu tip erkeklerle birlikte olduğu sorgulanıyor. Hukukta “Suç şahsidir” ilkesi vardır. Bu ilkenin doğruluğuna ve gerekliliğine katılıyoruz. Fakat kadına yönelik suçlar söz konusu olduğunda suçun bireyselliğini konuşmaya başlamak, patriyarkal sistemi göz ardı etmeye yol açabilir. Tam da bu nedenle kadın cinayetlerini hiçbir zaman toplumsal boyutundan ayrı ele almıyoruz. “Femicide” kavramının anlamında da olduğu gibi bir kadının öldürülmesinin “kadın cinayeti” kapsamında ele alınabilmesi için “bir erkek tarafından toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle” öldürülmüş olması gerekir. Bu yüzden erkeklerin nasıl insanlar olduklarının ötesinde sistemsel bir sorun olduğunu kavramak ve buna göre mücadele hattını belirlemek gerekir.

Bir failin daha önce suç işlediği ortaya çıktığı zaman “bir kadını öldüreceği kesin belliymiş” diyemeyiz. Kadınlar da hayatlarını buna göre şekillendiremezler. Bir erkek bir kadını öldürmeden önce eğer başka suç işlediyse olması gereken, yasalara göre yargılanması ve ceza almasıdır. Bu hukukla alakalı bir durumdur. Burada görevini yerine getirmesi gerekenler yetkililerdir. Daha önce suç işlemiş biri tarafından öldürülmelerinin sorumlusu kadınlar olamaz.

“Kadınlar birlikte oldukları erkekleri iyi seçerlerse öldürülmezler” diyenler kadın cinayetlerine sistemsel bir eleştiri ile yaklaşmıyorlar. Geçtiğimiz ay yolda yürürken hiç tanımadığı bir erkek tarafından öldürülmüştü Başak Cengiz. Fail ifadesinde “kadın olduğu için kolay öldürülebileceğini düşündüm” demişti. Benzer şekilde Ordu’da Ceren Özdemir de hiç tanımadığı bir erkek tarafından öldürülmüştü. Kadınlar yoldan geçen erkekleri de mi “iyi seçsinler”? Kadınlar farklı farklı erkekler tarafından, farklı bahanelerle öldürülüyorlar. Bunun sebebi ise kadınların erkeklerle ilgili yaptıkları tercihler değil.

Bu konuda karşımıza çıkan başka bir yanlış söylem de: “Kadınlar kendi dengiyle yani kendi sosyo-ekonomik konumundaki erkeklerle birlikte olsalar öldürülmezler”. Oysa toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların sosyo-ekonomik konumlarıyla alakalı değil. Her kategoriden kadın farklı farklı alanlarda eşitsizliğe uğruyor. Farklı yaşlardan, farklı toplumsal kategorilerden kadınların benzer bahanelerle öldürüldüğünü görüyoruz. Kadınları öldüren erkekler de sadece belli bir sosyo-ekonomik konumdan oluşmuyor. Bir grup suç işlemeye meyilli erkek var ve kadına yönelik suçları sadece bunlar işliyor gibi yaklaşılmasının hiçbir gerçekliği yok. Topluma göre “normal” görülen erkekler de kadınlara şiddet uyguluyor. Kadın davalarında failler için sık duyduğumuz bir cümle var: “Çok iyi bir insandı, nasıl bunu yaptı anlamadık.” Kadın haklarını savunduklarını söyleyen erkekler bile kadına şiddet faili olabiliyor. Örneğin Cansu Kaya’yı öldüren erkeklerin daha önce Özgecan Aslan için yapılan bir eyleme katıldığı ortaya çıkmıştı. Somut durum bu yüzden bu argümanı geçersiz kılıyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin anlattığı o kapsamlı politikalarla kadın cinayetlerini durdurmak mümkün. Kadın cinayetlerinin olmadığı bir dünya isteniyorsa bunun yolu kadınlara nasıl kişilerle birlikte olacaklarını anlatmak olmamalı. Şiddeti durdurmanın yolu, kapsamlı politikaların uygulanması için örgütlü bir mücadeleden geçiyor.