12 Temmuz’da Gebze’de A. M. tarafından cinsel istismar girişimine maruz kalıp darp edilen 17 yaşındaki Ayşegül Aydın tedavi sürecinde hayatını kaybetti. Olay meydana geldiğinden bu yana kamuoyunda büyük tepki topladı. Erkek şiddetinin meydana getirdiği bu acı olayın öfke uyandırması elbette olağan. Ancak tepkilerin büyük bir kısmı failin Afganistanlı olmasından kaynaklanıyordu. Ayşegül hayatını kaybedince tekrar gündeme gelen olayda, kadına yönelik şiddet haberlerinde konuşulan konular konuşulmuyordu. Sosyal medya gündem listesine İstanbul Sözleşmesi değil, “Afgan” kelimesi girdi.
Bazı kesimlerin ırkçılıklarını göstermeleri için zemin oluşturan bu olayın sebebi; failin ırkı olarak gösterilemez. Her kadın cinayetinin sebebi toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Tek bir olay nedeniyle faillerin ulusunu da bir etkenmiş gibi görmeye başlamak her türlü nesnellikten uzaktır. Bir yılda 500'e yakın kadının, kadın cinayetleri ile hayattan koparıldığı ya da ölümlerinin şüpheli bırakıldığı topraklarda yaşıyoruz. Her bir kadın cinayetinde failin çeşitli özellikleri, ırkı, eğitimi, kültürel yaşamı gündeme geliyor. Benzer şekilde "kadınların dikkat etmesi gereken şeyler" listesi konuşulmaya başlanıyor. Bu yaklaşımların tümü bizi sadece sorunun kaynağından ve çözümünden uzaklaştırıyor. Katillerin ortak özellikleri; ırkları, milliyetleri, eğitim düzeyleri ya da kültürel yaşamları değil erkek olmalarıdır.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak öldürülen her kadın için yaptığımız gibi Ayşegül için de paylaşım yaptık, kadın cinayetini gündeme taşıdık. Failin adının A.M. olarak yazılması esas meselenin önüne geçip asıl gündem oldu. Haber sitelerinde, hiçbir yerde kimse ismini bulamazken failin adını Afganistanlı olduğu için kısaltarak yazdığımıza dair çokça mesaj aldık. Ancak bunu söyleyenler de ismini hiçbir yerde bulamıyordu. Çünkü failin adı, doğal olarak bizim de ulaşamayacağımız şekilde, hiçbir yerde açıklanmadı. Platform da ismi bu nedenle yayınlayamadı. Bu durumun, evrensel hukuk hükümlerince, lincin yargılama önüne geçmemesi adına açıklanmadığını da tahmin edebiliyoruz.
Kadın cinayetlerinin politik bir mesele olduğunu öne sürmüş ve bu meseleyi toplumsallaştırmış bir örgüt olarak; bu tepkiyi gösteren insanların neden her kadın cinayetine aynı tepkiyi vermezken, failinin Afganistanlı olduğu olaya daha fazla tepki verdiğini de sormak isteriz. Biz nasıl her kadın cinayetine eşit yaklaşıyorsak, her faile de aynı uzaklıktayız. Her kadın cinayetinin asıl sorumlusunun ve asıl failinin erkek egemenliği ve kadın cinayetlerini durduracak politikaları üretmeyen siyasi iktidar olduğunu biliyoruz.
Tartışılması gereken, failin göçmen olması ve ulusu değil; A. M.’ye ve A. M. gibi yüzlerce faile saldırıda bulunma cesaretini veren erkek egemenliğidir. Bir göç etmiş kişi suç işledi diye tüm göçmenleri suçlu ilan etmek, büyük bir kesimi hedef göstermek sorunun kaynağını yanlış yerde aramak olur. Tıpkı Türkiye'de yaşayan kadın cinayetlerinin çözümünü bu topraklarda yaşayan erkekleri başka bir yere göndererek sağlayamayacağımız gibi. Nasıl ki bir kadın cinayetine duyduğumuz öfke bizi şiddete başvurmaya, failin ailesine tepki göstermeye yöneltmiyor ise; faillerin hangi ırka, etnisiteye mensup olduğu da bizi bu yola itmemeli. Ancak bütünlüklü bir mücadeleyle, doğru sebep-sonuç ilişkilerini kurarak herkesin bulunduğu topraklarda eşit ve özgür yaşamasını sağlayabiliriz.
Türkiye’nin göçle ilgili tıkanan politikası ise başka bir tartışmanın konusu. Mültecilik, sığınmacılık gibi uluslararası hukukça tanımlanmış statülerin Türkiye’de nasıl işlediği, kime verildiği bilinmiyor. Milyonlarca insanı ilgilendiren politikalara dair en ufak bir şeffaflık yok. Bu belirsizlik, gün be gün toplumda göçmen düşmanlığını ve ırkçılığı körüklüyor. Birtakım sosyal medya hesapları fon aldığımız için failin adını gizlediğimizi yazdılar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri hiçbir yerden fon almıyor, foncu STK düzenine karşı kadınların öz gücüyle ve imkanlarıyla mücadelesini sürdüren bir örgüt olarak yıllardır varlığını koruyor. Ancak bu ülkenin siyasi iktidarı göçmenlerin bu ülkede barınması karşısında oldukça yüklü fonları defalarca kez aldı, almayı sürdürüyor. Ülkede bu plansız göçmen politikalarına karar veren de fonları alan da biz değiliz, siyasi iktidardır. Göçmenlerle ilgili eleştirilecek tek konu varsa o da siyasi iktidarın politikasıdır.
Öfkemizi göçmenlere değil; başka topraklara girme arzusu ile savaşlar açan emperyalistlere, kar uğruna göçmenleri pazarlık unsuru yapanlara, ucuz işgücü olarak sömüren patronlara ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini hem körükleyip hem de üstünü bu şekilde örtenlere yöneltelim.
Ülkede ve dünyada kadın cinayetlerini durduracağız.