Afganistan’da ABD’nin çekilmesi, hükümetin düşmesi ve Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin ardından yaşananlar her gün gözlerimizin önünde. Taliban’dan korkan pek çok vatandaş ülkeyi terk etmeye çalıştı. Uçaklara tutunarak kaçmaya çalışırken hayatını kaybeden insanları gördük. Afganistan’da daha önceki İslami rejimlerde yapılanları düşünen kadınlar da geleceklerinden endişeli. Kız çocuklarının okuma haklarının ellerinden alındığı, kadınların çalışmasının yasaklandığı, burka giymek zorunda kaldıkları, “uygunsuz hareket yaptı” denilerek sokaklarda kırbaçlandığı günlerin geri gelmesinden korkuyorlar.
Kendini dünyaya kabul ettirme derdinde olan Taliban ise “evrim geçirdik” diyor. “İdam, recm ve hadım gibi cezalar mahkemelere bağlı olacak. Kadın haklarına saygılı olacağız” demekle başladılar. Özellikle kadınlara ne olacağı konusunda “uluslararası kamuoyuna güvence vermek istiyoruz” diyorlar. Taliban lideri kadınların okula gidebileceklerini, çalışabileceklerini söylüyor. Tabii “kendi çerçevemizde” diye de ekliyor. Bunların “şeriat kurallarına göre” olacağı vurgusunu da yapıyor. Bu ifadelerin ardından Taliban’ı olumlu karşıladığını söyleyenler sıraya dizildi.
Kadın düşmanı Taliban’ın kendi meşruiyetini kurma çabasıyla kullandığı bu söylemleri, kadınlar açısından olumlu bir durum olarak asla göremeyiz. Taliban’ın iktidara gelmesi kadınlar açısından yaşam hakkının ellerinden alınması kadar büyük bir sorun. Bunun doğuracağı sonuçları görmek durumundayız. Afganistan’da yaşayan kadınların güvende olmayacağı çok açık. Kadın kurtuluş mücadelesini dünya çapında ele almak gerektiği, sadece kendi ülkemizdeki kadınların kurtuluşunun bir çözüm olmadığı işte şimdi çok net gözlerimizin önünde. Afganistan’dan kaçabilen kadınların belki de en çok göç edeceği ülke Türkiye olacak. Türkiye’ye gelecek göçmen kadınların ayrımcılığa uğramaması için ise mücadele vermemiz gerekiyor. Tek başına bu gerçeklik bile, sadece Türkiyeli kadınlar için verilecek bir eşitlik mücadelesinin yeterli olmadığını ortaya koyuyor. Afganistanlı kadınlara ne olacağı bizim konumuzdur. Dünyanın tüm kadınları ve elbette Afganistanlı kadınlar da kurtulmadan kadınlar için eşitliğin ve özgürlüğün gelmesi mümkün değil. Bunu dikkate almayan bir mücadele biçiminin kazanamayacağı açıktır. Bunu söylerken, göçmen karşıtlığı ile mücadelenin de kadınlar için eşitlik mücadelesinin bir parçası olduğunu görmek durumundayız.
Taliban geldikten sonra hakların geriye gideceği açık. Sadece kadınlar açısından değil, tüm toplum açısından böyle olacağı görülebiliyor. Peki Afganistan halkı şimdiye dek özgürdü de Taliban gelince mi haklar daha geriye gidecek? Hayır. Afganistan halkının kendi kaderini kendi tayin ettiği bir durum Taliban’dan önce de söz konusu değildi. ABD “komünist Sovyetler’e karşı yeşil kuşak oluşturma” planları ile 1990’larda Afganistan’a girdi. İslamcı çetelere paralar akıttı, savaş politikalarından bir an olsun vazgeçmedi. Tabii Afganistan’daki tek emperyalist güç ABD değildi. Çin, Rusya ve hatta Türkiye hükümetinin de dahil olduğu pek çok odak Afganistan’da söz sahibi olma yolunda adımlar attı. Afgan toplumu savaşın yaşam biçimi haline geldiği yıllar geçirerek bugünlere geldi. Tüm bunlara bakarak bugünkü Taliban’ın sorumlusunun emperyalist politikalar olduğunu açıkça söyleyebiliriz.
Şimdi ABD Afganistan’dan çekildi. Ama Taliban’la diyaloğu sürdürdüğü biliniyor. Çin ve Rusya ilk günden itibaren Taliban’a desteklerini açıkladı. Hatta ekonomik paket bile sundular. “Yeter ki bizim buralara cihatçıları yollama, biz seni destekleriz” diyerek hareket ediyorlar. Taliban’ın çıkıp El-Kaide’ye ve başka örgütlere izin vermeyeceğini açıklamasının ardında “evrim geçirmeleri” değil işte bu pazarlıklar yatıyor. AKP’nin ise Taliban’la “ters bir inancımız yok” sözüyle başlayan anlaşma niyeti bugünlerde somutluk da kazandı. Edoğan'ın "Afganistan'da askeri varlığımızı koruyacağız" açıklaması Taliban'la anlaşma durumunu gösteriyor. Son olarak AB de “haklara saygı duyulacağı güvencesi verilirse Taliban’la çalışırız” açıklaması yaptı. Gördüğümüz gibi emperyalistler kendi çıkarlarının peşinde. Afganistan toplumuna ya da orada yaşayan kadınlara ne olacağıyla ilgilendikleri yok. Taliban’ın kendi dışında kalan Özbek, Uygur, Şiiler gibi etnik topluluklara, kadınlara uygulanacak baskıları öngörmek elbette zor değil. Emperyalistlerle pazarlıklar bitip anlaşmalar sağlandığında bunu daha açık göreceğiz.
Daha şimdiden bazı Talibancıların girdiği bölgelerde ergenliğe giren kız çocuklarını annelerinin elinden aldığı görüntüleri izliyoruz. Bankalarda çalışan kadınlara “yarın işe gelmeyin” denildiği biliniyor. Şimdiden gidişatın ne yönde olacağının sinyalleri bunlar. BM’den çözüm bekleyen ve kadınlar için adım atma çağrısı yapanlar yukarıda saydığımız emperyalistlerin tutumuna iyi bakmalı. Çözümü başka güçlere hele de emperyalist odaklara bel bağlamakta göremeyiz. Dünya çapında yürüteceğimiz mücadelemiz artık çok daha önemli. Kadın hareketinin şimdiye dek kazanımlarını, ilerlemesini Afganistanlı kadınlar için de seferber etmeden çözüm mümkün olmayacak.