Mücadele Alanlarında Bizi Buluşturan Çoğulcu Zemin

19 Haziran İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz mitinginde ve 1 Temmuz eylemlerinde birçok kadın ve LGBTİQ+ örgütü ile bir aradaydık. Her örgütün kendi sözü, sembolleri, imzası ile kendini ifade edebildiği çoğulcu bir zeminde buluştuk. Oluşan bu çoğulcu zeminin büyük bir önemi vardır. Bu zeminde bir araya gelen örgütler için kendi siyasal hatlarını dile getirmelerinin imkanı oluştu ve hatta bu çoğulcu zemin, şimdiye kadar ortak eylem olmayan illerde de eylem yapmayı sağladı.

Bu ifade imkanının olumlu yönlerinden biri de mevcut örgütler için örgütlenme zemini yaratmasıdır. Örgütlenmek isteyen kişinin çoğulcu bir eylemde herkesin sözünü, hattını görme ve örgütleneceği yeri seçme imkanı da doğmuş oluyor. Kadın kurtuluş mücadelesi nasıl tek bir fikre indirgenemezse, her bir feminist ideolojinin içinde farklı hatlar ve söylemler mevcutsa, örgütler için de aynı durum geçerli. Söylemlerle, sembollerle, sloganlarla, siyasal hatlarla her bir örgüt birbirinden farklı olabilir. Asıl göz önünde bulundurulması gereken, örgütlü mücadele yürütenlerin ortak amaçlar doğrultusunda bu farklılıklarıyla bir araya gelebileceğidir. Kadın kurtuluş mücadelesindeki örgütlerin ideolojik ya da fikirsel farklılıkları olması da, birbirleriyle örtüşmesi de, bu çoğulcu zeminlerde bir çeşit etkileşime açık olmayı sağlar. Etkileşime açık olmak geliştiricidir.

Bu konunun önemini şu şekilde de anlatabiliriz: gerek iktidar, gerek toplumun bazı kesimleri tarafından dayatılan tekçi zihniyetin içselleştirilmemesi, bahsettiğimiz çoğulcu zeminle mümkün olur. “Aynılığa” zorlanan LGBTİQ+'lar nasıl ki heteronormatif sistemde kendi varlıklarını ortaya koyuyorsa, farklı halklar kendi kültürlerini yaşamak için mücadele ediyorsa, aynı tarafta olsak da feminizm içinde mevcut olan farklılıklar da olağandır ve çoğulculuk bunların ifadesine imkan tanır. Böylece “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” derken olduğu gibi, farklılıklarımızla bir arada olup kendimizi ifade edip, aynı zamanda ortak bir sözü de öne çıkarabiliriz.

19 Haziran mitingi öncesinde herkesin kendini ifade edebileceği çoğulcu bir zeminde buluşmanın dezavantajlı olduğu, kapsayıcı olmadığı, bu nedenle örgütlerin kendi imzalarını kullanmaması gerektiği tartışmaları vardı. 19 Haziran mitingi ve 1 Temmuz ortak eylemlerinde yaratmayı başarabildiğimiz kapsayıcı zeminle bu tartışmalar noktalanmış oldu.

Bahsettiğimiz tüm bu sebepleri göz önünde bulundurmalıyız. Demokratik ve çoğulcu bir zeminde bir araya gelmek, doğru kabul edilen alışkanlıkların, aynılığa zorlamanın, normalleştirmenin, makbul olmanın aksine mücadeleye güç katar. Kadın ve LGBTİQ+ kurtuluş mücadelesinde daha nice bir araya geleceğimiz eylemler ve mitinglerde de bu çoğulcu zemini yaratmaktan yana olmalıyız. Aksi takdirde bahsettiğimiz tüm bu çeşitlilik ve ilerletici zemin ortadan kalkacaktır.