2016 yılında bir gece yarısı çocuk istismarına ilişkin kanun tasarısını gündeme getirdiler. Meclis gündemine gelmesinin ardından, tüm kadınlar, tüm toplum ayağa kalktı. Bunun üzerine, kanun tasarısını geri çekmek durumunda kaldılar.
2016 yılından bu yana, bu gündemden vazgeçmediklerini görüyoruz. İnfaz düzenlemesi konuşulduğunda da gündeme getirmişlerdi. Şimdi de TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırma Komisyonu ve Meclis Adalet Komisyonu’nda tekrar gündeme getirmeye çalıştılar. Tabii ki yine itirazlar sonucu hemen geri adım attılar.
Bambaşka gündemlerde, ısıtıp ısıtıp bu konuyu önümüze getirmeye çalışıyorlar. Peki neden sürekli bu konu önümüze getiriliyor? İlk olarak önümüze sürdükleri gerekçe, erken yaşta zorla evlendirilenlerin yaşadıkları “mağduriyet”. Açıkladıklarına göre 645 kişi bu sebepten cezaevinde. İlk bakışta cezaevinde olanlardan ve ailelerinden oy alabilmek için bu konuyu gündeme getirmeye çalıştıklarını düşünebilirsiniz. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesi kararını nasıl bir yanıyla bir takım cemaatleri, tarikatları memnun etmek için verdilerse; yine benzer bir şekilde birilerini memnun etmeye çalıştıklarını düşünmek mümkün.
Esas mesele ise erken yaşta zorla evliliklerin ve çocuk istismarının meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır. Çocuk istismarının, erken yaşta zorla evlilikle aklanmaya çalışılmasıdır. Erken yaşta zorla evliliklerin önünün açılması, yasal hale getirilmeye çalışılmasıdır. Hangi koşulda olursa olsun, sürekli vurguladıkları ‘aile birliği’nin bir an önce kurulmasıdır.
Bu ülkenin bakanları kalkıp, ‘küçüğün rızası’ diyerek, ‘bir kereden bir şey olmaz’’ diyerek çocuk istismarını meşrulaştırmaya çalıştılar. Çocuk istismarını erken yaşta evlilikle aklamaya çalışanlar; çağ dışı ve hukuk dışı yaklaşımlarla, akran cinselliğini ve evlilik dışı birliktelikleri ‘olamaz bir şey’ gibi anlatmaya çalışıyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı 15 yaşındaki çocukların nikahının “insan hakkı” olduğunu savumaya kalkıyor. İnsan hakları kavramının içini boşaltamazsınız. Çocukların erken yaşta zorla evlendirilmesi çocuk ve insan haklarına aykırıdır.
Çocukları, faili kim olursa olsun, istismara karşı korumak devletin görevidir. İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın geri çekilmesi kararından cesaret alanlar şimdi de Lanzarote Sözleşme’ni, 6284’ü, nafaka hakkımızı, Medeni Kanunu işaret etmeye başladılar. Çocukları istismardan koruyacak, hakları ile yaşamasını sağlayacak olan Lanzarote Sözleşmesi’nin, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, Çocuk Koruma Hizmetlerinde Koordinasyon Strateji Belgesi’nin tam uygulanmasıdır. Bu sözleşmeler, belgeler tam ve etkin uygulandığında çocuk istismarını önlemek mümkün. Kaç çocuğun istismar edildiğinin açığa çıkması; önleyici, koruyucu ve destekleyici tedbirlerin yerine getirilmesi, risk faktörlerinin takip edilmesi, Çocuk İzlem Merkezleri’nin her yerde kurulması ve soruşturma süreçlerinin etkin işletilip çocuklar için adaletin sağlanması mümkün.
Ne iyi ki toplum her seferinde önümüze gelen bu saldırıları geri püskürttü. Bu ülkeyi yönetenlere, bu konuda söyleyeceğimiz tek şey var: Çocuk istismarını, erken yaşta zorla evlilikleri meşruştıracak düzenlemeleri ısıtıp ısıtıp önümüze getirmekten vazgeçin. Şunu da unutmayın; biz çocuk istismarına karşı mücadelemizden de, Lanzarote Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatma mücadelemizden de vazgeçmeyeceğiz.